Washigton’da
düzenlenen Paul Wolfowitz, Alan Makovsky, Mark Parris, Morton Abromowitz ve Marc
Grosmann gibi ABD’ye hatta dünyaya yön veren kimselerin katılımı ile Abant
Platformu’nun bu yılki mesajları, Türkiye kamuoyunda geniş yankılar uyandırmaya
başladı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından Abant Platformu adı altında
her yıl düzenlenen uluslararası toplantının bu yıl ABD’nin başkenti
Washington’da yapılacağının açıklanmasından bu yana, gözler Abant Platformu’nun
Washington’dan vereceği mesajlara çevrilmişti. Washington’da Johns Hopkins
Üniversitesi İleri Uluslararası Araştırmalar Bölümü’nde (SAIS) yapılan bu yılki
Abant Platformu, tepkilere sebep oldu. “İslâm, Demokrasi ve Laiklik: Türkiye
Tecrübesi” konulu toplantının “ev sahibi” olarak tanıtılan ve açış konuşmasını
da yapan CIA’nın siyaset bilimci uzmanlarından Japon asıllı Amerikalı Francis
Fukuyama’nın kişiliği, misyonu ve verdiği mesajlar, bu yılki platforma şimdiden
damgasını vurdu.
Fukuyama, ABD’nin 11 Eylül sonrasında
askeri olarak da yürürlüğe koyduğu “medeniyetler çatışması” tezinin mimarı bir
başka CIA uzmanı Huntington’la birlikte “Büyük Ortadoğu Projesi”nin de mimarları
arasında yer alıyor.
ABD’nin
temsil ettiği “Evrensel Homojen Devlet”in “tarihin sonunu” ilan ettiği ve bundan
sonra Komünizm, Faşizm ve İslâm’ın Amerikan hegemonyasına ve temsil ettiği
değerlere muhalefet edemeyeceğini savunan Fukuyama, 1989’da yayımladığı “Tarihin
Sonu” adlı makalesiyle bütün dünyada fırtınalar koparmıştı. Fukuyama, “Evrensel
Homojen Devlet’in tek düşmanı İslâm kaldı” şeklinde özetlenen “Tarih Yeniden
Başladı mı?” adlı son makalesinde ise, şu fikirleri ileri sürüyor: “ABD ve
müttefikleri tarafından üretilmiş olan Ilımlı İslâm yanlısı grupların dışındaki
‘kişi ve kitleler zor kullanılarak bertaraf edilecektir. Bunlar ezilirken,
demokrasi ve laikliği benimsemiş fikirler ve gruplar desteklenecektir. ”
Fukuyama,
İslâm’ın modernlik, demokrasi ve laiklikle temel problemleri olduğunu
belirterek, şunları söylüyor: “Bunun asıl sebebi, radikal veya fundamentalist
hareketler. Çünkü, bunlar modernliğin en temel ilkesi olan dini hoşgörüye
karşıdırlar. Dini hoşgörünün kurumlaşmış şekli olan laiklikten nefret ediyorlar.
Karşı karşıya olduğumuz temel çatışma, teröristlerden çok daha büyük bir grupla,
yani ‘fanatik Müslümanlar’la ilgilidir” |