Türkiye ile İran arasında yapılan doğalgaz anlaşmasına
ABD'nin karşı çıkmasının nedeni ne? Enerji üzerinden oynanan jeopolitik
satrançta Türkiye'nin pozisyonunu, alternatif arayışlarını dikkatle izlemek, söz
konusu anlaşmanın bölgesel politikalar üzerinde ne tür etkileri olacağını
öngörebilmek için, konuyu iki ülke ilişkilerinin ötesinde, 21. yüzyılın genel
eğilimleri içerisinde değerlendirmek gerekiyor.
Beş ay içinde bütün unsurlarıyla tamamlanması beklenen, İran ve Türkmen
gazının Avrupa'ya naklini öngören, Türkiye'ye İran'ın Güney Pars bölgesinde 30
milyar metreküplük gaz çıkarma ve bunu satma hakkı tanıyan, Ankara ile Tahran
arasında bütün ters rüzgarlara rağmen kapsamlı bir ortaklığı içeren, bölgesel
niteliği ağır işbirliği aslında Türkiye'nin İran'la birlikte imza attığı ilk
kapsamlı uluslararası proje.
İki ülke bu işbirliği ile bir Avrupa Birliği projesi uyguluyor. Ankara hem
AB'yi İran kaynaklarına ulaştırıyor hem İran'ı Avrupa'ya taşıyor. Sanıldığı gibi
Rusya'nın çıkarlarına da aykırı değil. Rusya ile ABD'nin, Ortadoğu-Hazar
ekseninde oynadığı büyük oyunda Rusya'ya artı değer kazandıracak bir girişim.
Karşı olan ABD ve bunun da çok ciddi gerekçeleri var. Öyleyse bugüne kadar
Ortadoğu ve Hazar çevresinde ABD projeleriyle hareket eden Türkiye'nin, ABD
inisiyatifi dışında, AB politikalarıyla örtüşen, Rusya'nın öncelikleriyle
çatışmayan, iki ülkeye küresel denklemde güç kazandıran projenin ABD'yi neden
rahatsız ettiğini anlamak için biraz detaylara girelim.
Yeni küresel denklem, Ortadoğu-Hazar merkezli enerji kavgasına göre
şekilleniyor. ABD'nin Afganistan işgalinin sebebi buydu. Irak işgalinin, yeni
Ortadoğu dizaynının nedeni bu. Lübnan'dan Pakistan'a kadar uyguladığı siyasi
proje de, Orta Asya'ya yerleşme çabası da bu kaynakların kontrolünü amaçlıyor.
Ancak bugüne kadar Orta Asya'daki projeleri, Rusya ve Çin'in başarılı
hamleleriyle boşa çıkarıldı. Putin'in atakları, 1 trilyon dolarlık dünyanın en
büyük şirketi olmaya doğru giden Gazprom imparatorluğunun bir ahtapot gibi
dünyayı sarması ABD'yi bir çok projede geriletti. Washington Ortadoğu'ya
yerleşirken Orta Asya'da Rusya, Çin, İran ve bölge ülkeleri arasında yüz
milyarlarca dolarlık enerji projeleri uygulama safhasına geldi.
Türkiye, bugüne kadar genelde ABD'nin enerji projelerine göre pozisyon
belirledi. Bakü-Ceyhan bunun en belirgin örneğidir. Ancak bugün İran'dan gelen
doğalgaz için yapılan anlaşma, şaibelere rağmen Rusya ile gerçekleştirdiği Mavi
Akım projesi ABD inisiyatifinin dışında projelerdi ve her ikisi de Washington'ın
şiddetli tepkisine yol açtı.
Hem Ortadoğu hem de Orta Asya enerji kaynaklarından uzaklaştırılan Avrupa
Birliği, ihtiyacının önemli bölümünü Rusya'dan karşılıyor. Geçtiğimiz kış, Rusya
ile Ukrayna arasındaki enerji krizinin Avrupa'ya yansıması, AB çevrelerini yeni
arayışlara itti. Türkiye-İran ortak projesi bu alternatiflerden biri.
Rezervlerin yüzde 36'sına sahip olan ve gaz piyasasının kontrolünü ele alan
Rusya, Türkiye'nin ABD ile işbirliğine dayalı projelerine hep karşı çıktı.
Avrupa'nın enerji için önünde diz çöktüğü kişi haline gelen Putin, Türkmenistan
ve Kazakistan'la yaptığı anlaşmayla Hazar'a ilişkin projesini önemli ölçüde
tamamladı. Hazar çevresinde döşenecek doğalgaz boru hattı ile Rusya,
Türkmenistan, Kazakistan kaynakları aynı ağa bağlandı. Bir süre önce de,
Burgaz-Dedeağaç boru hattı için Yunanistan ve Bulgaristan'la anlaştı. Türkiye
yine devre dışı bırakıldı. Proje ile Rus kaynakları Türkiye'ye uğramadan
Karadeniz'den Ege'ye akacak. Yani Rusya Akdeniz'e indi.
Türkiye, 21. yüzyıl enerji savaşında etkin olmak için bir stratejik değer
tanımlaması yaptı ve Ortadoğu, Orta Asya ve Avrupa arasında bir kavşak olma
rolünü üslendi. Ancak sadece ABD ile ortaklık, kaynakları büyük oranda kontrol
eden ülkelere uzaklık, söz konusu pozisyon için yeterli değil. Bu yüzden
Türkiye, yeri geldiğinde ABD ve Rusya ile işbirliğini göze almaktan çekinmedi ve
bu politikasını devam ettiriyor. Büyük oyunda hamleler çok daha sertleşecek ve
tek taraflı davranmanın bir ülke için hiç de sağlıklı bir sonuçlar
doğurmayacağını yakın gelecekte daha net göreceğiz.
Bu çerçeveden bakınca Türkiye-İran işbirliği'nin hem iki ülke ilişkilerine
dev bir katkı olacak hem de iki ülke ile AB arasındaki dayanışmayı artıracak.
Sanıldığı gibi Rusya'nın tepkisini de çekmeyecek. Anlaşma gerçekleşirse Türkiye
ve İran'ın bölgesel etkisi daha da güç kazanacak.
Ankara şimdiden ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu tanımadığını ortaya koydu.
İran'a saldırı tehditlerinin yeniden tırmandığı, ağır ambargoların gündemde
olduğu, ABD'nin bölge projesinin iki ülkeyi de tehdit ettiği, PKK'yı
silahlandırdığına ilişkin tartışmaların alevlendiği bir dönemde bu yakınlık,
elbette tepki çekecek. Böyle bir projenin siyasi sonuçları da olacak. En azından
ABD'nin İran'a saldırısı durumunda Türkiye'nin pozisyonu şimdiden netleşiyor.
Zaten İran'ın amacı da böyle bir krizde Türkiye'yi en azından nötr tutmaktan
başka bir şey değil.
Özet şu: ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi ile Rusya'nın başını çektiği Büyük
Avrasya Projesi çatışıyor. İran da Türkiye de kendi oyununu oynuyor.
|