Günümüz
insanı ve Müslümanı, ilimleriyle cahiliyyeyi kutsayanlarca Allah’ın gönderdiği
İslâm’a mukabil uydurulmuş bir sürü sahte İslâm’la karşı karşıyadır. Resmi İslâm, irsi İslâm, geleneksel İslâm,
modern İslâm, radikal İslâm, sivil İslâm, askeri İslâm vb. Bütün bunlar,
Allahû Teâlâ’nın gönderdiği İslâm’dan berî olan İslâm’lardır. İslâm,
İslâm’dır; başkası olamaz. İslâm’ı başkasıyla karıştırmak, ilahlık iddiasında
bulunan sahte rablerle barışmaktır. Sahte rablerle barışanlar, Allah’ın
gönderdiği İslâm’ı yanlış anlamaya mahkûmdurlar. Tabii ki, İslâm’ın yanlış
anlaşılması, hayatın yanlış yaşanmasıdır. Hayatın yanlış yaşanması demek,
hayatın Allahû Teâlâ’dan gayrısına bağışlanması demektir. Bu nedenle diyoruz ki;
Allah’ın arzında Müslüman insanın en mühim meselesinden birisi de, “İslâm’ı Allahû Teâlâ’dan geldiği gibi
anlamak ve olduğu gibi yaşamak meselesi” dir. Allah’ın arzında zorba
güçleri en çok rahatsız eden mesele, işte Müslüman insanın bu meselesidir. Yani
zorba güçleri en çok rahatsız eden şey, İslâm’ın geldiği gibi anlaşılması ve
olduğu gibi de yaşanmasıdır. Allah’ın arzında İslâm’ın geldiği gibi
anlaşılmasından ve olduğu gibi yaşanmasından rahatsızlık duyanlar, şeksiz ve
şüphesiz bu asrın Ebu Cehil ve Ebu Leheb’leridir. Bunların işleri güçleri,
ilimleriyle cahiliyyeyi kutsayanlar vasıtasıyla Allahû Teâlâ’nın gönderdiği
İslâm’a mukabil birtakım kul patentli yeni İslâm’lar uydurmaktır. Zorbalara
karşı İslâmî diriliş ve direnişi bizzat Kur’an’la engellemek, Allah’ın
gönderdiği İslâm’a mukabil sahte bir İslâm’ın uydurulmasına katkıda bulunmaktır.
Altını çizerek diyoruz ki; aklın putlaştırılmasına dayanan rasyonalizm
cenderesinde terbiye edilen İslâm, Allah’ın gönderdiği İslâm’a muhalif olan
İslâm’dır. Böyle bir İslâm’dan Allahû Teâlâ’ya sığınmak gerekir. Allah’ın
gönderdiği İslâm’ın yükselişini sahte İslâm’larla engellemek, dünyanın en büyük
cinayetini işlemektir. Şunu bilelim ki; Allah’ın İslâm’ını kullanarak sahte
İslâm’larla insanları aldatmak, hevalarını kendilerine ilah edinen zorbaların
kadim geleneklerindendir. Allahû Teâlâ
buyuruyor: “Bir de zarar
vermek, inkâr etmek, mü’minler arasına tefrika sokmak ve daha önce Allah ve
Resûlü’ne karşı savaşmış olan adamı beklemek için bir mescid kuranlar ve
‘Bununla iyilikten başka bir şey istemedik’ diye mutlaka yemin edecek olanlar da
vardır. Halbuki Allah, onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik
eder.” (Tevbe/107) Dikkat edilirse, Allahû Teâlâ’ya secde edilmek üzere
yapılan camilere, mescidlere karşı aynı cinsten camiler, mescidler vasıtasıyla
savaş veriliyor. Zarar, küfür, nifak ve tefrikaya hizmet eden mescidler, camiler
bir terör karargâhı sayılırlar. Böyle mescidlerden, camilerden de Allahû
Teâlâ’ya sığınmak gerekir. Allah’ın İslâm’ına karşı yeni bir İslâm
uyduranlar, elbetteki insanlara ve Müslümanlara “Sizi yeni bir dine, Allah
dışında sahte bir ilaha davet ediyoruz” diyerek konuya girişmezler. Onların
karakteri, Hz. Musa (as)’nın döneminde yaşayan Samiri’nin karakteridir. Allahû
Teâlâ (cc) buyuruyor: “Bu adam
(Samiri) onlar için, böğürebilen bir buzağı heykeli yaptı. Bunun üzerine (Samiri
ve ona uyanlar) işte dediler, bu sizin de, Musa’nın da ilahıdır. Fakat o
unuttu.” (Taha/88) Şimdi bu âyet-i kerimenin ışığında düşünelim.
Günümüzde Ezherlerde, Zeytuniyyelerde, İlahiyatlarda kitabı, sünneti, icma-ı
ümmet ve kıyas-ı fukahayı dışlayan, devre dışı bırakan bir İslâm’ı gündeme
getirenlerle, yaptığı buzağı heykeline; “İşte bu buzağı, Musa (as)’nın ilahıdır”
diyen Samiri arasında ne fark vardır? Samiri’nin buzağısı aramızda dolaşıyor.
Resûlullah (sav)’ın sünnet ve siretini devre dışı bırakan İslâm tarifleri,
anlayışları, yorumları, Samiri’nin günümüze kadar gelen buzağı heykelinin
temsilcileridir. Günümüzde genelde dünyada, özelde ise İslâm coğrafyasında
Allah’ın İslâm’ı dışında bir hayli sahte İslâm ortalıkta dolaşıyor. “Çağdaş
Samiriler” vasıtasıyla Kur’an ve sünnetin tarihselliği ispat edilmeye
çalışılarak, Allah’ın İslâm’ı tarihin belli bir dönemine münhasır kılınıp
hapsedilmek isteniyor. Müsteşriklerin teşviki ile yeni sahte İslâm’lar
oluşturuluyor. Müsteşriklerin, “Allah’ın indirdiğini bırak, sen kendi dinini
kendin yaz” kampanyasına katılanlar, “Allahû Teâlâ bugün Kur’an-ı Kerim’i inzal
etseydi, bence şu hususta böyle değil de şöyle buyururdu” diyerek, beşer
patentli bir İslâm’ı Allahû Teâlâ’ya nispet etmeye çalışıyorlar. Elbetteki
bunların bu sahte İslâm’larına karşı mücadele edeceğiz. Ama şu duayı da etmeden
geçmeyeceğiz: “Allah kendi İslâm’ını
başka İslâm’lardan korusun.” Şunu unutmayalım ki; kişi, İslâm’ın İslâm’dan başka bir şey
olmadığına inanmakla Müslümanlaşır. Aksi halde Müslüman olmaz. |