İran'ın nükleer projesi, Hamas'ın seçim zaferi ve karikatür krizinin Batı ile İslam dünyası arasındaki uçurumu daha da derinleştirdiği, medeniyetler, kimlikler, dinler üzerinden hesaplaşma atmosferinin beslendiği bir dönemde, Irak'ta bizi çok endişelendiren bir gelişme yaşandı. Sünni direnişin merkezlerinden biri olan Samarra'da Şiiler'in "12 İmam"ından ikisinin mezarının bulunduğu El Askeri Türbesi bombalandı. Türbenin altın kubbesi yıkıldı. Özel birlik üniforması giyen bir grup silahlı kişi, bombayı yerleştirip kayıplara karıştı. Şii Müslümanları derinden sarsan saldırı sonrası Samarra halkı sokaklara döküldü. Ayetullah Sistani'nin çağrısı ile yas ilan edildi. İki şehid imamın türbesine yapılan saldırı kadar Şii dünyasını şok eden ne olabilir! Hedef çok iyi seçilmiş. Şiiler için kayıp İmam Mehdi'nin babasının kabri bombalanarak, Şii-Sünni çatışması için en etkili adım atılmış oldu. Şii gruplarla Sünni gruplar arasındaki husumetin zirveye çıktığı bir dönemde yapılan saldırı, mezhep çatışmasını körüklemek için işgalden bu yana yürütülen sinsi provokasyonun en ileri aşaması. Direnişi mezhep savaşına dönüştürmeye çalışan Sünni örgütlerle devlet gücünü arkasına alan Şii örgütler arasındaki çatışmanın çok örneklerini gördük. El Kaide ya da Ensar es Sunne adlı örgütlerin Şiilere yönelik saldırıları, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nin silahlı gücü olan Bedir Tugayları'nın Sünni direnişçilere ve sivil halka yönelik saldırı ve zulümleri endişe ile izleniyordu. Irak'ta etnik ve mezhep eksenli çatışmaya ayarlı stratejiler, iki kesim arasındaki farklılığı ürpertici bir düşmanlığa dönüştürdü. ABD'nin Felluce ve Tel Afer saldırılarına katılan Bedir Tugayları ve Kürt birliklerin kitle katliamlarında üslendikleri rolün unutulması mümkün değil. Irak İçişleri Bakanlığı binasında bile bulunan gizli işkence merkezi, toplu infazlar, evlerinden sürülen aileler ve bütün dünyada tartışılan "ölüm mangaları"nın Bedir Tugayları ile bağlantılı olduğu belirtiliyor. Bin 500 Irak polisi "ölüm mangaları"yla bağlantılı olmaktan sorgulanıyor. Irak polisi Şiilerin kontrolünde. Ama bu katilleri kimlerin yönettiği bilinmiyor. İşgalin ilk aylarındaki Şii ve Sünni liderlerin birlik çağrıları etkisini kaybediyor. Sünniler Şiileri işgalcilerle işbirliği yapmakla, Şiiler de Sünnileri terörist olmakla suçluyor. Devlet olan Şiilerle, direnişçi olan Sünniler arasında mezhep kimliği üzerinden bir iktidar mücadelesi yaşanıyor. İslam dünyasının geleceğinde en büyük yıkıma neden olacak bu düşmanlık Irak sınırlarını aşıp bütün bölgeye yayılacak gibi. Ne yazık ki, İslam Konferansı Örgütü, tehlikeyi şu ana kadar görmek bile istemedi. Ilımlı İslam için harcadığı mesainin birazını bile bu vahim gelişmeye ayırmadı. Irak işgalini yeni bir Şii devletinin kuruluşu olarak algılayan İran, birkaç sağduyu çağrısının dışında, konuyla ilgilenmedi. Tam tersine, bölgesel ve kısa vadede çıkarlarını önceledi. S. Arabistan, Mısır ve Türkiye de konunun vahametini henüz kavramış değil. Sünni kökenli ülkeler, olaya Afganistan'dan Lübnan'a uzanacak bir Şii kuşağa endişesiyle bakıyorlar. Müslüman dünya, sorunun kökenlerini hâlâ göremiyor. Şiiler Şii çıkarlarını, Sünniler Sünni çıkarlarını öne alarak hareket ediyor. Oysa bölgenin bütün farklılıklarını düşmanlığa dönüştüren bir büyük proje var ve uygulanıyor. Etnik çatışma, mezhep çatışması gibi, bölgenin enerjisini yok edecek dehşet senaryosunun mağdurlarıyız. ABD'nin bölgeye yönelik bütün politikaları medeniyetler çatışması tezinden besleniyor. Bunun bir alt programı ise iç çatışma tezi. "İslam kendi içinde çatışacak" tezi böyle uygulanıyor işte... RAND Corporation tarafından hazırlanan "Civil Democratic Islam: Partners, Resources and Strategies" ve "U.S. Strategy in the Muslim World After 9/11" adlı çalışmalara dikkatle bakılınca, bugün yaşananların kaynağını görebiliyoruz. Şii-Sünni bölünmesi ve Arap-Arap olmayan İslam, bu çatışma tezlerinin temel hareket noktası. Radikal İslam-Ilımlı (Batılı) İslam gerilimi bir değeri. Sadece bu ikisi mi? 1991'den bu yana geliştirilen bütün planlarda bu çatışma tezleri var. "İslam'ın kanlı sınırları"nın mimarları, İslam'ın kalbinde büyük yaralar açıyor. Kalbin durmaması için bu krize derhal müdahale edilmeli. |