Çanakkale çoktan geçildi bile! Hem de dışardan gelenlerce değil, "içerden giden"lerce geçildi. Bu millet, İslâm milletinin omurgasıydı: 1.000 yıl boyunca Doğu'dan Moğollardan, Batı'dansa Haçlı ve Laik Barbarlardan gelen iki çapraz ateş arasında kalan İslâm milletinin gözü, kulağı, eli, ayağı, koruyucu kalkanı, uçbeyi, akıncı beyi, alpereni, gözbebeğiydi. Sadece İslâm milletinin mi? Hayır! Gayr-ı müslim milletlerin de! İslâm, İslâm medeniyetinin ruhunu; İslâm milleti ise, omurgasını teşkil ediyordu: İslâm milleti, farklı kavimlere mensup ama aynı ruhu, fikri, zikri, iddiayı ve rüyayı paylaşan Müslümanlardan oluşan tek milletin adıydı. İslâm medeniyeti ise, gayr-ı müslim milletlerin de (mesela Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani milletinin de) sulh, sükûn, selâmet, adalet ve kardeşlik nizamı içinde kendi hayatlarını, kendi dünyalarını, kendi felsefelerini ihya ve inşa ettikleri evrensel bir tanzimatın muntazam bir şekilde hayat ve vücud bulduğu bir "mekân"ın, bir "imkân"ın, çok milletli bir sistemin adı ve adresiydi. Çünkü İslâm milleti, mümin olması hasebiyle emîn olmak, herkesin emniyetini teminat altına almak, emaneti her hâl ve şartta teslim etmek zorundaydı. İslâm, İslâm milletinden, gayr-ı müslim milletlerin hayatlarının da sigortası olmasını istiyordu. Gayr-ı müslimlerin dinleri, canları, malları, hayatları ve hayatiyet kaynakları, Haçlı ve seküler Batı'da olduğu gibi yok edilmiyor; muhasara altına alınarak hasara uğratılmıyor; aksine muhafaza ediliyordu. O yüzden, Osmanlı'nın o en zor zamanlarında bile Ahmet Cevdet Paşa'ya, "Osmanlı, insanlığın son adasıdır" dedirten ruh, bu kuşatıcı ve kucaklayıcı ruhtu. Bugün İslâm medeniyeti tahrip, İslâm milleti ise paramparça edildiği için, sadece Müslümanlar değil, insanlık da günyüzü görmüyor, göremiyor. "Çanakkale", II. Abdülhamid'in tahta çıkmasıyla birlikte başlayan ve yarım asır süren Osmanlı İslâm milletinin ve medeniyetinin yok edilme harekâtının en son savaşıdır: O yüzden, "Çanakkale geçilmez!" demek, Osmanlı İslâm milleti ve medeniyeti, bu millete ve medeniyete ruh veren İslâm yok edilemez, demekti/r. Evet, Şam'dan, Yemen'den, Üsküp'ten, Bosna'dan, Anadolu'nun her bir köşesinden gelen İslâm milletinin asîl çocukları, yedi düvele karşı İslâm'ın yok edilmesi harekâtına karşı canla başla savaştılar, cihad ettiler. Evet, "Çanakkale", yedi düvelin dışardan gelen saldırılarına direndi ve geçilemedi. Ama içerden gelen saldırılara direnemedi ve geçildi. Çanakkale'de, İstiklâl Savaşı'nda yedi düvel tarafından dışardan teslim alınamayan bu ülke, laikleştirilerek, İslâmî iddialarından, rüyalarından vazgeçirilerek içerden teslim edildi: Yedi düvelin dümen suyundan giden, onların seküler projelerini bizzat uygulayan yerli sömürgeciler tarafından kendi-kendine sömürgeleştirildi; ve "Çanakkale" geçildi. Son birkaç yıldır, Çanakkale'deki imanı, cihadı, şehadet ruhunu "hurafe bunlar" diyerek, ruhu çalınmış, laik bir Çanakkale söylemini bu millete dayatanlar, böyle yapmakla, yedi düvelin savaşarak yapamadığını, yedi düvelin dümen suyuna girerek yapmış oluyorlar: "Çanakkale"'nin İslâmî ruhunu yok ederek; İslâm'ı, İslâm'ın hayat verdiği kültürü, tarihi ve medeniyeti bu milletin hayatından çıkarıp atarak! Böylelikle "Çanakkale"'ye hayat ve vücud veren o asîl ruh gitmiş, yerine asalak bir gürûh gelmiş oluyor. Çanakkale'de bu millet, sarsılmaz imanıyla cihad etmiştir; İslâm'a son darbeyi vurmaya gelen yedi düvele karşı göğsünü siper etmiş, canla başla şehadete koşmuş, İslâm'ın bayrağını yere indirtmemiştir. Ancak yabancı sömürgeciler tarafından geçilemeyen "Çanakkale", artık yerli sömürgeciler tarafından geçilmiştir! "Kaz(m)a"ları mübarek (!) olsun! Vatana millete hayırlı olsun! "Çanakkale"nin ruhunu yani İslâm'ı bu milletin hayatından kazımayı başaranlar, bu kaz(ı)ma kafalarıyla ne kadar öğünseler, Batılılarsa ne kadar sevinseler azdır! O yüzden, yeniden "Çanakkale geçilmez!" diyebilmeliyiz, diyorum. İslâm milletinin toparlanabilmesi, İslâm'ın yeniden hayat olabilmesi ve İslâm medeniyetinin yeniden hayat bulabilmesi, böylelikle yalnızca İslâm milletinin değil, gayr-ı müslim milletlerin çocuklarının da sulh, selamet, huzur, sükûn, adalet ve kardeşlik nizamı içinde hayatlarını tanzim ve idame ettirebilmeleri için yeniden "Çanakkale geçilmez!" diyebilecek asîl bir ruh üfleyebilmeliyiz bu ülkeye ve tüm dünyaya! |