AB’de yaklaşık 2 evliliğe karşı bir boşanma yaşanırken, çocukların üçte biri evlilik dışı ilişkiden doğuyor... AB ülkelerindeki her 100 gençten 30’u AIDS’li... Avrupa’da kişi başına yıllık 11 litre saf alkol düşüyor, bu da 220 litre biraya denk geliyor

Türkiye, AB sürecinde yitirdiği değerlerini tartışırken, birliğin istatistik kurumu Eurostat’ın verileri, ülkemizin sürüklenmek istendiği bataklığı net bir şekilde ortaya koyuyor. Eurostat’ın verilerine göre, 2004 yılında 25 AB üyesi ülkede toplam 2 milyon 178 bin evlilik ve 956 bin boşanma kaydedildi. 2004 yılında 4.8 milyon bebeğin yüzde 31.6’sı evlilik dışı ilişkiden doğdu. Evlilik dışı ilişkiden doğum oranı en yüksek ülkeler, yüzde 58 ile Estonya, yüzde 55 ile İsveç ve yüzde 45 ile Letonya ve Fransa olarak açıklandı.

İstatistiklerdeki diğer ilginç veriler şöyle: “AB’de ailelerin yüzde 67’sinde çocuk yokken, yüzde 16’sında tek çocuk, yüzde 13'ünde 2 çocuk ve yüzde 4'ünde 3 ve daha fazla çocuk bulunuyor. Birlik ortalamasında çocuklu ailelerin yüzde 13’ünde anne ya da babadan biri bulunmazken, bu oranın en yüksek çıktığı ülkeler yüzde 24’le İngiltere, yüzde 18’le Belçika, yüzde 16’yla Danimarka ve Almanya şeklinde sıralanıyor.”

461.5 milyonluk AB’nin nüfus artış oranı 2005 yılında bir önceki yıla göre yüzde 16 geriledi. AB ülkelerindeki her 100 gençten 30’u AIDS’li. Yine Avrupa’da alkole başlama yaşı ortalama 14.6, İtalya’da ise 12.2’ye inmiş durumda.

Bu durumun, AB’ye üyelik yolunda ilerleyen Türkiye’yi nasıl etkileyeceği noktasında uzmanlardan önemli uyarılar geldi. Gayrimeşru hayatın, modernliğin ölçütü olarak gösterildiğine dikkat çeken uzmanlar, “AB’ye gireceksek, örfümüzden, âdetlerimizden, aile yapımızdan taviz vermemeliyiz. Aksi halde sonumuz onlar gibi olur” mesajı veriyor.

AB’DEKİ VELED-İ ZİNA PSİKOLOJİSİ

Verilerle ilgili  soruları cevaplayan Uzman Psikolog Rukiye Karaköse, “Aile toplumun sigortasıdır” diyerek şu yorumu yaptı:“ ‘Aile psikolojisi’ güçsüz kalmış, dejenere olmuş Avrupa’da, boşuna çocuk psikolojisi kitabı yazmasınlar, ahkam kesmeyi bıraksınlar. Kendi toplumlarındaki dejenerasyonu ve yozlaşmayı nasıl düzeltecekleri üzerinde kafa yorsunlar. Doğan her 3 bebekten 1'i veled-i zina. Çocuk psikolojisi değil, ‘veled-i zina psikolojisi’ yazmalılar. Türk toplumunda da bu planı uygulamaya koymuşlar ve hedeflerine ulaşabilmek için her türlü yolu deniyorlar. Babanın olmadığı yerde, sağlıklı aile yapısının olmadığı tek ebeveynli evlerde büyüyen çocuklar, topluma da kızgın büyüyecekler ve manevi duyguları, ahlaki yapıları zayıf olacak. Erkek olarak rol modeli olmayınca, homoseksüellik yaygınlaşacak.”

AHLAKSIZLIĞI LEGALLEŞTİRİYORLAR

Psikoterapist Banu Yaşar ise, gayrimeşru hayatın modernliğin ölçütüymüş gibi gösterildiğini belirterek, ahlaksız yaşamın Türkiye’de de legalleştirilmek istendiğini kaydetti. Araştırmaların açık olduğunu vurgulayan Yaşar; “Sadece ilişkilerde değil, evliliklerde de bu tür dejenerasyonlar var. Bir aylık evlilikler bitiyor. Bu en çok çocuklara yansıyor. Özellikle genç erkeklerde sorumluluktan kaçma gibi bir eğilim çok yaygın artık. Evliliği, maddi-manevi bir ömür boyu birini taşımak olarak görüyorlar. Dikkat ederseniz ABD’de ve AB’de aile dergileri yayınlanıyor. Aileyi toparlamaya çalışıyorlar. Ama bize sundukları filmlerde genelde bir aile olayı yok. Herkesin özgürce yaşayabildiği, nefsanî arzularını yaşayabildiği ilişkiler sunuluyor. Bu da ergenlik çağına girmiş, hayatı çok fazla tanımayan gençler için yanlış model oluşturuyor. Geleceğimiz açısından kaygı verici bir durumdur bu. Özellikle gençlere olumsuz örnek olması açısından çok tehlikeli” dedi.

Yaşar, böyle bir zihniyetin Türkiye’ye dayatıldığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’ye dayatılan böyle bir zihniyet var. Dinimizi de yumuşatıyorlar. Dikkat edilirse ehil olmayan, hoca denilen kişileri çıkartıp onlarla dini yumuşatıyorlar. ‘Her şey yapılabilir’ durumuna getiriyorlar. Yani kalbin temizse her şey mubah gibi bir noktaya getiriliyor. Sorularla insanların kafası karıştırılıyor. Zaten insanlar okumak yerine dinleyerek, görerek öğrenmeyi tercih ediyorlar. O da tabii zihinlerde zamanla birçok değeri silip atıyor. Genç yaşlardaki erkekler evlenerek sorumluluk almak istemiyorlar. Genç kızlar istedikleri birini bulup evlenemiyorlar. Bu da ikinci evlilikleri, gayrimeşru ilişkileri beraberinde getiriyor. Bu arada olan, çocuklara oluyor. Yeni bir nesil mahvoluyor.”