PAPA’nın dinimiz ve Peygamberimiz aleyhindeki nâbeca sözleri “Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü” taraftarlarının suratlarına indirilmiş bir şamardır. Bundan sonra diyalog yapmaya devam edecekler midir? Ramazan geliyor, lüks otellerde papazlarla birlikte görkemli iftarlar yapacaklar mıdır? Papa niçin saldırmıştır? Önceden planlanmamış, âniden söylenmiş fevri sözler midir bunlar? Hayır!.. Dünyada Vatican’dan, onun başındaki Papa’dan daha hesaplı, daha planlı, daha kasıtlı konuşan ve iş yapan bir müessese yoktur. Bu saldırı da önceden planlanmış, hesaplı kitaplı, kasıtlı ve düşünülmüş, tasarlanmış bir şeydir. Niçin böyle konuştu? Ne yapmak istiyor? Vatican’ın İslâm, Müslümanlar, Son Peygamber hakkındaki inançları ve görüşleri öteden beri bellidir. 1960’lardaki İkinci Vatican konsilinden (Kilise Meclisinden) önce Müslümanlara açıkça sapık ve hattâ müşrik diyorlardı. Sonra ifadeyi bıraz yumuşattılar ama yine de bu konudaki menfi inançları bellidir: (1) Roma-Latin kilisesi dışında kurtuluş (necat, ebedî mutluluk, selâmet) yoktur. (2) Hz. Muhammed hak peygamber değildir, yalancıdır. (3) Kur’ân ilahî kitap değildir, uydurmadır. (4) İslâm hak din değildir. (5)Hz. İsa Tanrının oğludur, bizzat Tanrıdır. Katolik dininin bu esaslarına rağmen bizdeki bazı diyalogcular “Ehl-i Kitap ile Müslümanlar Âmentüde ittifak halindedir” diyebilmektedir. Müslümanları uyutmak, tuzağa düşürmek, ılımlı ve afyonlanmış hale getirmek için dış dünyada hazırlanmış Diyalog ve Hoşgörü ideolojisinin yayılıp kabul edilmesi için milyonlarca dolar harcandığına dair rivayetler duymaktayız. Bu büyük paralardan kimler nasiplenmektedir? Her neyse, biz, İslâm dünyasının Papa’nın saldırgan sözlerine verdiği tepki üzerinde duralım. Bu konuda sokak nümayişleri yapılabilir, çığlıklar atılabilir, feryatlar kopartılabilir ama bunlar asla yeterli olmaz. Böyle şeyler halk yığınlarının kaba reaksiyonlarıdır. Müslümanların böyle bir saldırı karşısında başta İngilizce olmak üzere belli başlı dünya dillerinde ilmî, ciddî, edebî kıymeti son derece yüksek, heyecansız fakat güçlü bildiriler, broşürler, metinler yayınlamaları gerekir. İslâm ile Katoliklik dinlerinin mukayese edilmesi (karşılaştırılması) ve İslâm’ın üstünlüğünün akıl ve hikmet yoluyla isbat edilmesi gerekir. Katoliklerin tarih boyunca yaptıkları zulümler, vahşetler, soykırımların anlatılması gerekir. Hıristiyanlıktan İslâm’a geçen papazların, ilim adamlarının, büyük düşünür ve şahsiyetlerin listelerinin yapılması gerekir. Kur’ân ile Katoliklerin muharref (bozulmuş, karıştırılmış) kutsal metinlerinin karşılaştırılması gerekir. Peygamber Hazret-i Lût’u, iki kızının sarhoş edip, onunla yatmaları, babalarından gebe kalmaları kıssasının kutsal bir metinde olmaması gerektiğinin bir kere daha beyan edilmesi gerekir. Katolikliğin, Hazret-i İsa aleyhisselâm efendimizin dini olmadığı, Tarsuslu Pavlos tarafından çıkartıldığı, daha sonra birtakım kilise babaları tarafından daha da bozuk bir din haline getirildiği gerçeği, Batılı tarihçilerin ve araştırıcıların çalışmaları kaynak gösterilerek anlatılmalıdır. Avrupa’da Hıristiyanlığın çöktüğü, İslâm’ın ise hızla geliştiği ve yayıldığı söylenmelidir. İslâm dünyasından Papa’ya karşı mutlaka son derece kaliteli “YAZILI” reddiyelerle cevap verilmelidir. Şifahî protestoların, sabun köpüğü gibi sönen sokak ve meydan nümayişlerinin fazla kıymeti olmaz. İtalya’daki Katolikler, İslâm dünyasının protestolarına çok kızmışlar, çok köpürmüşler...Onlar aynaya baksınlar. Kierkegaard’ın bir yazısında şöyle bir sahne vardır: “Başkent’in büyük katedralinde dinî bir bayram veya yortu gününde başta kral ve kraliçe olmak üzere bütün devlet erkanı, ileri gelenler ve halk toplanmıştır. Vaaz kürsüsünde genç bir rahip ateşli bir konuşma yapmaktadır. Bir ara parmağını dinleyenlere uzatarak şöyle haykırır: -İsa İsa diye diye İsa’nın mezarına tükürdünüz!..” Batı dünyasında son elli sene içinde Vatican ile ilgili hayli kitap yayınlandı, ortaya vahim tezler ve iddialar atıldı. Bu kitapların bir bibliyografyası yapılmalı, her kitabın konusu, içindekiler hakkında kısa izahat verilmelidir. Hıristiyanlık dünyası 20’nci asırda iki büyük dünya savaşı yapmış ve yeryüzünün de, insanlığın da belini kırmıştır. Kuzey, Orta ve Güney Amerika’nın yerli halkını Müslümanlar değil, Hıristiyanlar kırmış, yok etmiştir. Müslümanlar Hazret-i Ömer zamanında Kudüs’ü aldılar, kimsenin burnu kanamadı. Haçlılar Kudüs’ü aldılar, bütün Müslümanları ve Yahudileri vahşi şekilde kılıçtan geçirdiler. Selahaddin Eyyubî Kudüs’ü istirdat etti (geri aldı), yine kimseye dokunmadı. İslâm ile Katoliklik arasındaki farkı anlamak için Kudüs’e bakmak yeter. Müslümanların öyle âlimleri, fâdılları, düşünürleri olmalı ki, Papa’ya karşı selis ve nefis bir Latince broşür yazıp yayınlamalılar. Bizde böyle kimseler yoktur ama belki İtalyan mühtedileri, papazlıktan İslâm’a geçenler içinde vardır. Böyle bir zat bulunup benim dediğim broşür mutlaka hazırlanıp yayınlanmalıdır. Bulvar gazeteleri üslûbuyla, sokak nümayişleri feryatlarıyla, “Hain, dengesiz, müfteri, alçak...” gibi ucuz tahkirlerle Papa’ya cevap verilmiş olmaz. İslâm ilim, irfan, hikmet, edeb, erkân, asalet, kibarlık dinidir. İslâm bedevîlik değildir, en yüksek medeniyettir. Papa’ya, düşünce ve edebiyat tarihine geçecek YAZILI cevaplar verilmesi farzdır. Nasıl farz oluyor? Yüce dinimizde emr-i mâruf ve nehy-i münker farzı yok mu? |