30 Eylül nüshasında International Herald Tribune gazetesi, "Türkiye'yi ziyaret edecek olan Papa'nın amacının Müslümanlar ile diyalog değil Ortodokslarla tekrar birleşme çabası olduğunu" yazdı. Papa'nın eylül ayında yaptığı konuşma sırasında Bizans Kralı'ndan alıntı yapması üstü kapalı bir mesajdı. Hiç kimse nezaket gereği bile olsa, evini ziyaret edeceği kimseyi birkaç gün öncesinden rencide edici konuşma yapmaz. Pazartesi günü değindiğim üzere Papa, Avrupa'yı Hıristiyan kimliği etrafında birleştirmek, Batı'ya dini bir iç bütünlük kazandırmak istiyor. Hıristiyanlığın, Kilise'nin ve genel olarak Avrupa'nın içine girdiği derin zaaf tehlikeli sinyaller vermeye başladı. Papa'nın değerlendirmesine göre, diğer kiliseleri himayesi altına almak, hiç değilse karşılaştıkları sorunların çözümünde 'koruyucu' rol oynamak bu alanda atılabilecek uygun bir adım olacaktır. Bu ziyaretten 'olumlu sonuç' alınacak olursa, Süryaniler, Ermeniler, Nasturiler için de benzer bir strateji izlenebilir. Pekiyi, Papa'yı diğer kiliseler ve mezhepler gözünde "hami" rolüne sokmayı gerektiren bir durum var mı? Açık olan şu ki, Ortodoks Kilisesi ve diğer dinî azınlıkların kendilerine göre ciddi sorunları vardır. Türkiye istediği kadar diretsin, bütün dünya ve en başta 250 milyon Ortodoks, Fener Patriği'ni "ekümenik" kabul ediyor. Daha önemlisi Katolik Kilisesi de Patrik'in bu sıfatını teyit etmiş bulunmaktadır ki, 1054 bölünmesinin ve 1204'te düzenlenen kanlı seferin sebebi buydu. Türkiye, kendi Osmanlı geleneğinin dışına çıkarak bütün dünyayı karşısına almakta, yersiz vehimler yüzünden Ortodoksların dinlerine müdahale etmektedir. Kilise'yi rahatsız eden ikinci önemli sorun Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına izin verilmemesidir. Adalet ve hakkaniyete göre konuşmak icap ederse, bu konuda Kilise yerden göğe kadar haklıdır. Ne dinimiz ne Osmanlı tecrübemiz, gayrimüslimlere bu muameleyi reva görmektedir. Patrik ve Ortodoks Kilisesi, yaşadığı devletin Sezar'ına bağlıdır; ama bu, Sezar'ın Kilise'nin teolojik doktrinine ve eğitim müfredatına karışabileceği anlamına gelmez; Roma imparatorları ve Osmanlı sultanları bile buna teşebbüs etmemişlerdir. Bunun gibi cemaat vakıflarına uygulanan muamele de çeşitli sıkıntılara yol açıyor, bu sorunun da hakkaniyet esaslarına göre çözülmesi gerekir. Fener Patriği, Papa'dan 'yardım ve destek" umarak onu davet etmiştir. Bu, Türkiye'nin kendi gayrimüslim yurttaşlarını dışarıya muhtaç bırakması sonucunu doğuran dramatik bir durumdur. Eğer gayrimüslimler mağduriyetleri giderilmiş yurttaşlar olarak sistem içinde yerlerini alabilselerdi, Fener Patrik'i biraz da "Ortodoks ezikliğe" sebep olan bu daveti yapmazdı. Çünkü Vatikan kadar Ortodoks Kilisesi de, hem Hıristiyanlığın formüle edilmiş teolojisi ve doktrini, hem de Hıristiyanlar üzerinde söz sahibi olma konularında iddia sahibidir. Papa, Protestanlarla kalıcı ve uzun vadeli bir "birleşme ve bütünleşme" olmayacağını biliyor; bu sadece doktrin açısından değil, siyasi ve diplomatik güç bakımından da öyledir. Protestanlar, özellikle Amerika'daki Evanjelikler 'altın çağları'nı yaşıyorlar. Ama Ortodokslar aynı imkan ve avantajlara sahip değiller, özellikle dinî ve manevi merkezleri İstanbul'da adeta köşeye kıstırılmış durumdadırlar. |