Yalanı, sahtekarlığı, zorbalığı, şarlatanlığı anlıyorum… Anlamadığım, halkların bunu iştahla kabul edişi. Türkmenistan’ın diktatörü öldü biliyorsunuz. Türkmenbaş, şarlatan bir psikopattı. Ama bugün halkı arkasından acıyla ağlıyor. Türkmenbaşı ismini alması… Aylara kendisinin ve ailesinin adlarını vermesi… Altından heykellerini diktirmesi… Her yere sadece kendi resmini astırması… Görgüsüzlük şaheseri sayılacak saraylarda oturması… Yazdığı kitabı Kuran’la bir tutup herkese zorla okutması… Kendini peygamber sanması… Halkını baskı altında tutması… Daha da beteri, bütün ülkeyi müreffeh bir hale getirecek doğalgaz gelirlerini ailesiyle ve yakınlarıyla paylaşıp halkını fakir bırakması… Bütün bunlara rağmen Türkmenler ağlıyorlar. Dünya, Türkmenbaşı’nın yaptıklarına alaycı yorumlarla gülüyor. Halkı ise “büyük bir adamı kaybettiğine” samimiyetle inanıyor. Bu, nasıl mümkün olabiliyor? İnsanlar, “psikopat bir zorbayı” nasıl oluyor da büyük bir kahraman sanıyor? Galiba işin sırrı “eğitim sistemini” ele geçirmekte. Eğer yönetime geldikten sonra ordunun generallerini, gizli polis şeflerini parayla ve iktidar nimetleriyle kendinize bağlarsanız ondan sonrası kolay. Bütün paranın kontrolunu ele alıyorsunuz. Bunun önemli bir kısmını kendi hesabınıza, kalanını da yandaşlarınızın hesabına yatırıyorsunuz. Bu zorbalığa karşı çıkmaya kalkanları hemen tutuklatıp çoğunu öldürüyorsunuz. Bütün muhalif sesleri kesiyorsunuz. Ve, asıl ana damar olan eğitime el atıyorsunuz. Okullarda, gerçekleri sorgulama imkanına sahip olmayan çocuklara “zorbanın” nasıl büyük bir kahraman, muhaliflerinin nasıl hain alçaklar olduğunu anlatıyorsunuz. “Büyük liderimiz olmazsa alçaklar ülkemizi parçalar,” diyorsunuz. Bu manasız iddiaya karşı çıkabilecek hiç kimse ortada olmadığından, aksine bir ses duymadan sadece bu fikirlerle büyüyor çocuklar. Buna inanıyorlar. O tek adamın her yana asılmış resimleri, her meydana dikilmiş heykeller, okullarda okutulan marşlar, anlatılanlar “diktatörü” kutsallaştırıyor. Çocuklar diktatörün yüceliğine inanarak büyüyorlar. En büyük yiğitliğin “diktatörün uğruna ölmek” olduğu fikri hücrelerine kadar işliyor. “Büyük adamla”, millet, vatan, bayrak, ulusseverlik kavramları bütünleşiyor. Tarih de yenibaştan sadece “büyük adamın” dehasıyla ve başarılarıyla dolu bir şekilde yazılıyor. O yalanlar da çocuklara zerk ediliyor. Ondan sonra sorun yok. Milletin kanını emerek aldığınız paraları generallerle gizli polise paylaştırırken bir hata yapmazsanız yıllarca o ülkenin padişahı olarak kalabiliyorsunuz. Büyük bir “beyin yıkama operasyonundan” geçen insanlar kendi iradeleriyle sizin köleniz oluyorlar. Siz de onları soydukça soyuyorsunuz. En saçma isteklerinizi bile kabul ettirebiliyorsunuz. Dünyanın bütün diktatörlerine bakın, orduyla gizli polisten sonra ilk el attıkları yerler okullar. Yalanın tohumları okullara atılıyor. Fideleri orada büyüyor. Diktatörlüğün ölçüsü Dalları bütün ülkeye yayılıyor. Ve, oranın halkı bütün dünyanın bildiği gerçekleri bilmiyor. “Türkmenbaşı” gibi bir ismin gülünçlüğünü bile fark etmiyor. Bir ülkeyi tanımak için okullara bakın. Tek bir adam ve tek bir düşünce övülüyorsa anlayın ki… Bir diktatörlüktesiniz. Ve sizi alabildiğine soyuyorlar. |