10 Şubat 1918 Ermeni diasporasının etkisinde kalmış kimi çevreler tarafından Kızıl Sultan olarak anılan, yıkılmakta olan bir büyük devleti 33 sene daha ayakta tutabilmek için takip ettiği siyaset sebebiyle müstebit olarak itham edilen büyük devlet adamı II.Abdulhamid Han'ın ölüm yıldönümüdür. Zamanında Demiryollarını Bağdat ve Medine'ye ulaştırmış,Viyana'dan başka bir yerde örneği bulunmayan çok modern bir tıp fakültesi yaptırmış, 1876'da Mekteb-i Mülkiye'yi açmış, 1880'de Hukuk Mektebi ve Divan-ı Muhasebatı (Sayıştay) kurmuş, 1881'de Güzel Sanatlar Akademisi açtırmış, 1883'te Yüksek Ticaret Mektebi, 1884'te Yüksek Mühendis Mektebi ve Yatılı Kız Lisesini, 1886' da Terkos suyunu İstanbul'a getirtmiş ve Mülkiye Lisesini açmış, 1889'da Bursa'da ipekçilik mektebi yaptırttı. 1893'te Küçüksu barajı ve Manastır-Selanik demiryolunu yaptırmış, 1894'te Şam-Horan ve Eskişehir-Kütahya demiryolunu yaptırmış, 1895'te Beyrut-Şam ve İstanbul-Selanik demiryolları ile Sakız Limanı rıhtımını yaptırmış, aynı yıl kendi parasından Darülacezeyi yaptırmış, yine şahsi parasından İstanbul'da Şişli Etfal Hastanesini yaptırmış, 1900 yılında Medine-i Münevvere'ye kadar telgraf hattı çektirmiş, 1902'de Hamidiye Suyunu İstanbul'a getirtmiş, 1903'te Askeri Tıbbiye Mektebi Şahanesini, 1904'te Dilsiz ve sağırlar okullar okulunu açmış, aynı yıl Bingazi'ye telgraf hattı çektirmiş, 1905'te İstanbul-Köstence kablosu döşendi ve Haydarpaşa İstasyon binası yapılmış, Yıldız Sarayı ve önündeki camiyi yaptırmış, yer altı kaynak sularını değerlendirmiş, vilayetlerde lise, kazalarda ortaokul ve köylere kadar ilkokul yaptırmış, Öğretmen okulları açtırmış, Galatasaray, Kabataş ve Haydarpaşa, İstanbul Liselerini açtırmış hulasa Avrupa'da yapılan yeniliklerin hepsini en modern şekilde ülkeye taşımaya çalışmış ama 1909'da tahttan indirilince, bütün bu ilerlemeler durmuş ve ülke kana bulanmış. Batının kültürünü değil teknolojisini yakından takip etmesini bilen Abdülhamit Han, Paris'e elektriğin gelişinden 5 yıl sonra Silahtar Santralini yaptırarak İstanbul'a elektriği getirmiş, İlk metroyu İstanbul tünelde işletmeye açmıştır. Hayatında ona baskıcı diye muhalefet edenler vefatında ağıtlar dizmişlerdir. Onlardan biri de Filozof Rıza Tevfik'tir. Ölümünün ardından pişman olup, nedametini dile getirerek şöyle der; Tarihler ismini andığı zaman Sana hak verecek ey koca Sultan Bizdik utanmadan iftira atan Devrin en siyasi padişahına Divane sen değil meğer bizmişiz Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz Sade deli değil edepsizmişiz Tükürdük atalar kalbigahına II. Abdulhamid Han'ın vefat yıldönümü sebebiyle bu hafta , TBMM'de gündem dışı bir konuşma yapan Eskişehir Milletvekili Fahri Keskin'in tutanaklara geçen konuşmasından bir bölüm sunuyorum:” [Ulu Hakan Abdülhamit Han, cihan imparatorluğu Osmanlı Devleti'nin düşmanları tarafından parçalanıp, yok edilip tarihe gömülme çalışmalarının son aşamasına getirildiği bir dönemde tahta geçmiştir. Dönem Siyonistlerin, Ermenilerin, Masonların en üst devlet kademelerine kadar nüfuz edip cirit attıkları bir dönemdir. Abdülhamit Han'ın iki kesimden düşmanı vardır. Bunlardan birisi Yahudiler, diğeri de Ermenilerdir. Ermeniler hayallerine set çektiği için kendisini düşman ilan ettiler. Avrupa basını ve lobileri ile Abdülhamit aleyhine faaliyete geçtiler. Yahudilerin düşmanlığı ise Filistin'de bir Yahudi devleti kurmasını engellediği içindir.Yahudiler Filistin'de toprak almak istediler Osmanlı'nın bütün borçlarının ödenmesi dahil olmak üzere çok sayıda teklifler sundular. Ancak Abdülhamit Han bu tekliflere “Bu topraklar “Filistin” ceddimizin kanı ile alındı ancak kanla terk edilebilir” karşılığını verdi. Filistin'de Yahudilere toprak satışını önledi. Bu şekilde İsrail Devleti'nin kuruluşunu uzun süre önlemiş olduğu için Yahudiler kendisini düşman ilan ettiler. Ulu Hakan o günleri hatıratında şöyle anlatır; “Jön Türk olarak bilinen İttihat ve Terakkinin reislerinin tazyik ve tehdidiyle Hilafet-i İslamiye'yi terke mecbur edildim. Bu ittihatçılar Arazi-i Mukaddes'e ve Filistin'de Yahudiler için bir vatan-ı kavmi kabul ve tasdik etmediğim için ısrarlarında devamettiler.Bu ısrarlarına ve tehditlerine rağmen ben de katiyen bu teklifleri kabul etmedim.Bilahare yüz elli milyon altın İngiliz lirası vereceklerini vaat ettiler. Bu teklifi dahi katiyen reddettim ve kendilerine şu mukabelede bulundum. “Değil yüz elli milyon ingiliz lirası, Dünya dolusu altın verseniz bu tekliflerinizi katiyen kabul etmem!...Ben otuz seneden fazla müddetle Millet-i İslamiyeye ve Ümmet-i Muhammediye' ye hizmet ettim. Bütün Müslümanların ve selatin ve hulefa-i İslamiyeden aba ve ecdadımın sahiplerini karartmam ve binaenaleyh bu tekliflerinizi mutlaka kabul etmem” diye kati cevap verdikten sonra halimde ittifak ettiler ve beni Selanik'e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ettim ve Allah u Teala'ya hamd ettim ve ederim ki, Devleti Osmaniye'ye ve Alem'i İslam'a ebedi bir leke olacak olan bu tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddes'e ve Filistin'de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim.” Aynı yıllarda İngilizler bir taraftan Ulu Hakan'ın aleyhine faaliyette bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetini desteklerken diğer taraftan Arabistan yarımadasında bedevi kabilelerini, Doğu Anadolu'da da Ermenileri Osmanlı aleyhine kışkırtıyorlardı. Böyle bir dönemde devletin başında bulunan Abdülhamit Han, batıda bazı devlet adamları tarafından zamanın dahi bir diplomatı olarak ifade edilmiştir. Alman İmparatoru II. Wilhem Kayzer, “Bildiğim siyasetin yüzde 99'unu Abdülhamit'ten, yüzde 1'ni ise diğer siyasetçilerden öğrendim.” der.] (TBMM Tutanakları, 21 Şubat 2007 Çarşamba) Bir Fatiha'ya ne dersiniz?! Ruhu şad olsun |