Pakistan'dan Lübnan'a kadar her yerde her an yeni bir
çatışma haberiyle sarsılabiliriz. Bu kuşaktaki kısmi sükunet kimseyi
şaşırtmasın. Her hangi bir olay, patlama, kriz olmadan gelişmelerin seyrini
izleme becerisine sahip olmadığımız için, sükunet havası bize “her şey yolunda”
izlenimi veriyor. Bu yüzden de sık sık şaşırtıcı gelişmelerle yüzleşiyoruz.
İç karışıklıklara sürüklenen Pakistan'daki girginliğin detaylarına,
Afganistan'da her gün daha da tırmanan yeni çatışma havasına, İran'ın nükleer
silahlanması çerçevesinde küresel bir hal alan krizin ayrıntılarına, Irak'taki
felaketin yol açacağı bölgesel sorunlara, Suriye-İsrail arasında tırmanan
gerginliğe, Lübnan'da iç savaşa doğu seyreden karmaşaya, Filistin'deki iç
çatışmaya, Doğu Akdeniz-Basra Körfezi ve Kızıldeniz'deki büyük askeri yığınağa
detaylarıyla girecek değilim.
Eğer bu bölgelerde hiçbir şey olmuyor gibi görünüyorsa, mutlaka yeni
krizlerin hazırlıkları yapılıyordur ve bu hiç ummadığımız anda patlayıverir. Bu
yüzden İsrail'in Türkiye sınırlarını ihlal etmesi, Suriye hava sahasına girmesi,
bazı yerleri bombalaması bizi şaşırtmadı. Bundan fazlası da şaşırtmayacak ve
“daha fazlası” her zaman beklenebilir bir endişe olacaktır.
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim'i apar topar Ankara'ya getiren,
İsrail'in pişkinlik içinde açıklama yapmaya bile gerek duymadığı olay bu yüzden
önemli. Bugün Suriye topraklarına bomba bırakan İsrail, bir hafta sonra başka
yerleri bombalar. 2003'de Şam'a kadar gelip bombaladığı gibi Şam'ı, Beyrut'u
vurabilir. Ve emin olun, geçtiğimiz hafta yaşanan “münferit” olay yaygın bir
bölgesel krize kapı aralayabilir. Şu bir gerçek, ABD ve İsrail, İran ve Suriye
ile hesaplaşmadan Irak'ta hiçbir düzelme olmayacak. İki ülke ile ilişkiler
netleşmeden Lübnan düzelmeyecek, Filistin karışmaya devam edecektir. ABD,
İngiltere ve İsrail'in Pakistan'dan Doğu Afrika'ya kadar olan planlaması
önümüzdeki on yıl boyunca çatışma ve kaos getirecektir.
İsrail uçakları Türk sınırına yakıt tankları bırakıyor, Suriye hava sahasına
giriyor, bombalıyor. Suriye, dünyayı bilgilendiriyor, Şam'daki AB
Büyükelçileriyle toplantı yapıyor. Dışişleri Bakanı'nı Ankara'ya gönderiyor.
Neden?
İsrail, Suriye'nin reaksiyonunu ve hava savunma gücünü test ediyor. İran ve
Suriye'de konuşlanan iddialı Rus hava savunma sistemi saldırıyı ne kadar
önleyebilir, buna bakıyor. Çünkü İran'ın nükleer tesisleri çevresinde de aynı
hava savunma sistemi var. İsrail ve ABD kaynakları bu sistemin olası müdahaleyi
önleyemeyeceğini iddia ediyor. Şimdi bu test yapılmış oldu.
İsrail, ABD ile koordineli biçimde İran'ı vurma hazırlığı içinde. Hatta üç
günlük yoğun hava saldırısı planlanıyor. Saldırıda Türk hava sahasının
kullanılmasına ilişkin yoğun tartışmalar yaşandı. Ankara kesin bir dille hava
sahasını kullandırmayacağını açıkladı. İsrail'in son saldırısı bunun
göstergesidir aynı zamanda. Yakıt tankları ve uzun menzilli uçuşlar.. İsrail
uçakları uzun menzilli uçuşlar için hazırlık yapıyor.
ABD uçaklarının dört buçuk dakikalık hava ihlali için kıyameti koparanlar bu
ihlaller için susmayı tercih etti. Dışişleri Bakanı Ali Babacan; “Bu bizim için
kabul edilemez” diyerek Türkiye'nin tavrını sert ve net biçimde ortaya koydu.
Ancak iki ülke arasında İsrail savaş uçaklarının eğitimine ilişkin anlaşmalar,
İsrail uçaklarının Türk hava sahasında uçuşları, Anadolu Kartalı tatbikatları
ortada.
Ortak füze kalkanı projesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yerleştirilen füze
sistemleri, Arrov füzelerinin ortak üretimi, “Green Pine” radar sistemi,
tanksavar füzeleri, insansız uçaklar, Türk F-16'ları için havadan karaya Popeye
füzelerinin satışı, sınırlarda kurulan İsrail elektronik dinleme istasyonları
ortada.. Konya ovasında, 20 bin kilometre kare alanda yüzlerce uçağın
katılımıyla gerçekleştirilen nükleer saldırı tatbikatları bugünler için değil
miydi?
Gerçi bölgedeki pozisyon değişti. Türkiye'nin önceliklerinde de değişme var.
İsrail'in tehditkar tutumu Türkiye'ye ileriki yıllarda büyük zarar verecek.
Suriye'nin saldırı altında kalmasının, bunun bölgesel boyut almasının faturası
çok ağır olur.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Suriye-İsrail arasındaki arabuluculuk
girişimine rağmen, Şam'ın iki yıldır Golan için şartsız görüşme önerisine rağmen
İsrail çatışmayı önceliyor. Türkiye, bölgedeki kamplaşmaya müdahale edebilecek,
arabulucu olabilecek, tansiyonu düşürebilecek tek ülke. Çünkü bölge için,
Türkiye gibi barış vizyonunu öne alan başka bir ülke yok ve her ülke bir
cephenin mensubu. Bu yüzden Ankara'nın pozisyonu çok önemli.
Küçük çatışmalar, büyük hazırlığın göstergesi. Büyük hazırlık ise bölgesel
savaş demektir. Lübnan'da yeni bir patlama, Suriye'ye saldırı, İran'ı tahrik
edecek bir girişim bu sefer kontrol edilemez bir kaosa yol açabilir. Bölgede her
şey daha da karmaşık hal alıyor. Eğer barış ve sükunetle bir denge kurulamazsa
kesinlikle çatışmayla hatta çok yaygın bir savaşla bu olacaktır.
Bir gün Şam ya da İsfahan'a düşecek bir bomba hepimizin hayatını kabusa
dönüştürecektir! Bölgesel kıyamet kopmadan bir şeyler yapılmalı. Türkiye'nin,
Suriye'yi kurban etme lüksü yok. O zaman kendi geleceğini kurban etmiş
olacaktır!
|