MÜSLÜMANLAR için büyük fenalıklardan biri
dinî konularda herkesin kendi kafasından, kendi heva re’yine göre konuşması, ulu
orta dinî ve şerî konularda açıklama yapması, hüküm
vermesidir.
Bundan kırk, elli sene önce
ülkemizde böyle bir kötülük yoktu. Sonra “iyi yetişmemiş” icazetsiz kişiler kafa
karıştırıcı, tahripkâr bir çığır açtılar.
Biri çıktı, Reşid Rıza adındaki
Arap yazarının Telfik-i Mezahib (Mezhepleri bir araya getirmek,
hükümlerini karışık olarak tatbik etmek) kitabını bastırdı. Hem de Diyanet’e
bastırttı. Hâlbuki İslâm uleması telfika cevaz
vermemiştir.
Bu kapı aralandıktan sonra bunun
ardından mezhepsizlik fitnesi ülkemize sokuldu. Aslında bu fikir ve cereyan şu
meşhur farmason ve takiyyeci Cemaleddin Efgani’nin çıkarttığı bir şeydir. Adam,
Ehl-i Sünnet disiplinini yıkmak, dinin safiyetini bulandırmak için “İşte Kur’an,
işte hadisler! Herkes dinini bu ana kaynaklardan öğrensin” diye bir “İctihad
çığırı” açtı. Mühendis, doktor, hukukçu, işadamı, terzi, üniversite öğrencisi
velhasıl dinî tahsili olmayan her Müslüman eline Kur’an tercümeleri, mealleri,
tefsirleri alacak, bunlara ilaveten hadîs kitapları, külliyatları... Bunlara
bakarak, bunlardan hüküm çıkartarak dinini öğrenecek. Ne kadar yaldızlı bir
hayal. Niceleri böyle kendi kafalarınca hüküm çıkartırken, dinden çıktılar da
haberleri olmadı.
Tevekkeli büyük âlim, üstad,
merhum Düzceli Muhammed Zahîd El-Kevserî Hazretleri “Mezhebsizlik, dinsizliğe
köprüdür” başlıklı bir makale yazmış.
Şam Üniversitesi’nin icazetli,
Şeriat müderrislerinden Profesör Said Ramazan El-Butî Hazretleri de bir kitabına
“İslâm Şeriatını Tehdit Eden En Tehlikeli Bidat Mezhebsizlik” ismini
vermiştir. (Bedir Yayınevi tarafından tercüme edilip
yayınlanmıştır.)
Geçenlerde bir ilahiyatçının
kitabında mezheb bağlılığını bir ihanet gibi gösteren bir cümle okudum, son
derece üzüldüm.
Bir mezhebe bağlı olmak, mukallid
bir Müslüman olarak mezheb ahkâmının ve disiplinin dışına çıkmamak ihanet değil,
İslâm’a sadakat ve bağlılığın göstergesidir. Asıl ihanet, kendisi müctehid
olmadığı halde mezhebleri inkâr etmek, dinî konuları ayağa düşürmek, İslâmî
kültürü olmayan halkı ve gençliği ictihad yapmaya teşvik
etmektir.
Allah böylelerini ıslah etsin.
İyi kötü okumuşlar ama metod ve zihniyet itibarıyla doğru yolda
değiller.
Siyonistler, Evangelistler,
Sabataistler, çeşit çeşit İslâm karşıtları Müslümanların birliğini bozmak,
onları birbirine düşürmek, kardeş kavgası çıkartmak için bin türlü hile, düzen,
tuzak, mekir hazırlıyorlar. Görüyoruz, Irak’ı ne hale getirdiler? Müslümanlar
birbirini boğazlıyor. Filistin’de Fetihcilerle Hamascıları birbirine düşman
ediyorlar. Lübnan’da iç savaş çıkartmaya çalışıyorlar. Türkiye’de, Türklerle
Kürtleri, Sünnilerle Alevileri, çağdaşlarla dindarları düşman kamplara
ayırıyorlar, Sünnî Müslümanları da telfik-i mezahip, mezhepsizlik, Efganicilik,
cemaat taassubu, diyalogculuk cereyanları ile
parçalıyorlar.
Türkiye Müslümanları din
konusunda birlik ve beraberliği korumak istiyorlarsa aşağıdaki hususlara dikkat
etmelidir.
1. İtikad ve fıkıh konusunda
kesinlikle mezhebsizlik yapılmayacak.
2. Telfik-i Mezahib tuzağına
düşülmeyecek.
3. Efgani’nin “Her Müslüman ana
kaynaklardan ictihad yapabilir, yapmalıdır” fikrini kabul etmeyecek, ictihad
kapısının teorik olarak açık olduğunu, lakin artık hem içtihada lüzum
olmadığını, hem de ictihad yapacak güçte ve seviyede din âlimi bulunmadığını
kabul edecek. (Mehdî Hazretlerinin zuhuru yaklaşmıştır, o geldiği vakit
Resulullah Efendimizin Sünnetine uygun olarak bazı düzenlemeler
yapacaktır.)
4. Din düşmanlarına, münafıklara,
yerli oryantalist bozuntularına, naylon müctehidlere, re’y ve heva ile Kur’an’ı
tefsir edenlere kulak verilmeyecek, yayınladıkları kitaplar alınıp
okunmayacaktır.
5. Dinî konularda hiçbir Müslüman
“Bence... Bana göre... Benim bu hususta görrüşüm şudur...” şeklinde
konuşmayacaktır. İlmi olmayan bir Müslümanın böyle konuşması ayıptır,
terbiyesizliktir, haddini bilmemezliktir. Dinî hükümler, fıkıh, Şeriat ahkâmı,
diğer İslâmî branşlar ihtisas=uzmanlık işidir. Samimi ve temiz niyetli olsalar
bile icazetli din âlimi olmayanların bu sahada rastgele konuşmaları hem
kendilerine, hem dine, hem ümmete zarar verir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi
ve sellem Efendimiz “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle namaz
kılınız” buyurmuşlardır. Hanefîlerin mezheb imamı Ebu Hanife Hazretleri,
Şafiîlerin mezheb imamı Şafiî Hazretleri, Ku’ran’dan, Sünnetten kılı kırk
yararak, engin bir din kültürü ve ulaşılması artık imkansız bir kavrayış ile
namazın hükümlerini çıkarmışlar, sistemleştirmişlerdir. Sonra asırlar boyunca
büyük İslâm âlimleri muazzam fıkıh külliyatları yazmışlardır. Bunlarda on
binlerce din hükmü yer almaktadır. Hepsi de hangi hadislere dayandıklarını
belirtmişlerdir. İslâm ümmetinin velinimetleri olan mutlak müctehidler,
varyantlarıyla birlikte en az yetmiş beş bin hadisi bilerek ictihad
yapıyorlardı. Bugün ezberinden kırk hadis okuyamayan birtakım cehelenin içtihada
yeltenmesi gerçekten büyük bir küstahlıktır
Öyle kimseler görüyorum ki,
Arapça bilmiyor, elifi görse mertek zannediyor. Bir meal almış içtihada
yelteniyor. Ya Rabbi! Ne günlere kaldık!
Mezhebsizlerin, telfikcilerin,
Efganicilerin, şucuların bucuların tuzaklarına düşmeyelim.
|