Cumhuriyet tarihinin en keskin kavgalarından birinin içinden geçiyoruz. Bu kavgada, demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlar elbette ellerindeki her silahı kullanıp, her yolu mubah sayacaklar. Ellerindeki her imkânla, özellikle de sahip oldukları medyayla gerçeği saptırmaya çalışıyorlar. Bu kavgayı “laik-dinci” ya da “laik-AKP” kavgası kılığına sokmak için çırpınıyorlar. Aslında bu çarpıtma, kavganın belki de en hassas noktası. Biz gazete olarak çetelerin ve darbelerin üstüne gittikçe, “belli bir gruba” bağlı bir gazetenin ısrarla bizim gazeteyi “dinci” ya da “AKP yanlısı” kategorilere sokmaya uğraşması boşuna değil. O grubun gazetelerinin yöneticileri her şey olabilirler ama salak olamazlar. Bizim dinci olmadığımızı da, AKP yanlısı olmadığımızı da bizden daha iyi bilirler. Bizim AKP ile ya da Başbakan ile ilgili eleştirilerimizin bir tanesini bile yayınlayacak cesareti gösteremez onlar. Peki, niye yapıyorlar bunu? Çok ciddi bir nedenleri var. Bu kavganın, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş darbeci bir çeteyle demokrasi arasında yaşandığını gözlerden saklamak istiyorlar. En önemli amaçları bu. Bu medya grubu, Ergenekon haberlerini yayınlamamaya özel bir ihtimam gösteriyor. Böyle bir çete yokmuş gibi davranmaya çabalıyor. Çünkü Ergenekon çetesiyle ilgili gerçekleri anlatmaya başladığınız zaman bunun bir “şeriat” ya da “AKP” kavgası olmadığı kendiliğinden çıkıyor ortaya. Ergenekon, AKP iktidarından çok daha önceden biçimlendirilmiş bir örgüt. Bu çeteyi rahatsız eden, AKP değil. Bu çeteyi rahatsız eden, Avrupa Birliği üyeliği ve genişlemesinden çekindikleri demokrasi. Onlar düzenin eskisi gibi yürümesini istiyorlar. Düzen değişme eğilimi gösterdiğinde, bunu engelleyebilmek için cinayetler işlemeyi, suikastlar düzenlemeyi, bombalar patlatmayı rahatlıkla göze alıyorlar. Bunların hepsini de yaptılar zaten. Ve, bu çetenin devletin her kurumunda adamı var. Şimdi teker teker yakalanmaya başlayan bu çeteyi korumak ve onların planladıkları darbeyi hayata geçirmelerine yardımcı olmak için ne yapmak gerekiyor? Onların gerçek amacını saklamak gerekiyor. Bunu nasıl yapacaklar? Kavganın “AKP”ye karşı yapıldığını söyleyerek bunu “AKP yandaşları ile AKP karşıtları” arasında bir kavga kılığına sokacaklar. Bu ne işe arayacak? Demokrasi yanlısı olduğu halde AKP’nin ilkesiz ve bencil tutumundan hoşlanmayan milyonlarca insanı kavganın dışında tutacaklar. Bu insanların Ergenekon’a karşı çıkmasını önleyip onlara hedef olarak AKP’yi gösterecekler. Hiç unutmayın ki bu taktik Susurluk skandalında fevkalade iyi işledi. Susurluk çetelerine karşı başlatılan “ışık söndürme” eylemleri, gayet usta manevralarla “Refah Partisi” aleyhtarı bir kampanyaya çevrildi. Ve, Susurlukçular bu sayede paçalarını kurtardılar. Şimdi çok iyi bildikleri bu oyunu bir daha oynamak istiyorlar. En önemli enstrümanlarından biri Ergenekon çetesi olan darbeci bir planı korumaya uğraşıyorlar. AKP, tesadüfen bu kavganın içinde. Asıl hedef AKP değil. Asıl hedef demokrasi. Asıl hedef Avrupa Birliği üyeliğini sabote etmek. Bu kavgada taraf olmak için AKP’li olup olmamanın hiçbir önemi yok, bu kavgada taraf olmanın ölçüsü demokrat olup olmamak. Ergenekon’a karşı dururken AKP’yi savunmuyorsunuz. Demokrasiyi, hukuku ve bu ülkenin geleceğini savunuyorsunuz. Bu AKP’yi ya da herhangi bir siyasi partinin iktidarını çok aşan bir amaç. Bu, her partiden demokratın yan yana duracağı bir dövüş. Zaten onların en büyük endişesi de bu gerçeğin anlaşılması, demokrasi cephesinin güçlenmesi. AKP’nin insana hiç güven vermeyen duruşunu kullanarak bu cepheyi bölmeye uğraşıyorlar. Doğrusu bunu da önemli ölçüde beceriyorlar. Yargıtay Başsavcısı’nın ortalığı birbirine katan iddianamesini eleştirenleri, Ergenekon’un ipliğini pazara çıkartanları “dinci” ya da “AKP’li” etiketi altında toplamak istiyorlar ki yaşananın bir “demokrasi kavgası” olduğu anlaşılmasın... Demokratlar bir bütün olarak bu kavgaya girmesin. Bu oyuna gelmeyin bence. Susurluk’u unutmayın. O kampanyanın nasıl saptırıldığını akıldan çıkarmayın. O günkü taktikleriyle Susurluk’u korumayı becerdikleri için biz bugün Ergenekon çetesi belasıyla uğraşıyoruz. AKP’ye kızan çok demokrat var, biliyorum. AKP insanı öfkelendiren işler yapıyor, bunu da biliyorum. Ama, bu kızgınlığımız demokrasiden vazgeçecek, demokrasi düşmanlarına hizmet edecek kadar büyük mü? Bana sorarsanız, hiçbir siyasi öfke, demokrasiden vazgeçmeyi hoş gösterecek kadar büyük olamaz. Lenin’in o çok bilinen klasik sözünü unutmayın: “Kirli suyla birlikte bebeği de atmayın.” Size kirli suyu gösterip, bebeği öldürtmek istiyorlar. Bu oyuna düşer de bebeği öldürürseniz, demokrasiyi ve geleceğimizi öldüreceksiniz. İyi düşünün. |