Bu soruyu devam ettirelim... Namaz kılan generalin akıbeti ne olur? Namaz kılan öğretim üyesinin akıbeti ne olur? Namaz kılan futbolcunun akıbeti ne olur? Namaz kılan valinin akıbeti ne olur? Namaz kılan bir siyasetçinin akıbeti ne olur? Namaz kılan medya mensubunun akıbeti ne olur? Bu soruları siyasi bir üyeliği olmadığı halde başını örten bayanlar içinde soralım.... Elini vicdanına koyanlar bir çok engellerle karşılaşacaklarını, etiketleneceklerini, yargısız infaza maruz kalacaklarını ve tasfiye edileceklerini söyleyecektir. Ama kapıcı, odacı, hizmetli olmakla yetinirse hiç bir şekilde karışılmayacağı söylenecektir. Dini duyarlılığı olan çoğunluk çalışmalı ve üretmeli, üretmeden tüketen mutlu elitist azınlık yemeli. Bu imtiyazlı yapılanmanın devam etmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. ”Sen çalış ben yiyeyim aç gözlülüğü” Fransız İhtilali ve Bolşevik devriminin ana sebebi değil mi? Silahlı Kuvvetler'den yargı yolu kapalı bir şekilde yani YAŞ kararı ile tasfiye edilenler “Ben disiplinsiz değilim” isimli bir kitap yazdılar hangi yayınevine gittilerse yayınlatamadılar. Kendi imkanları ile kitabı zorlukla bastırdılar. Şimdi Dışişleri Bakanı sayın Babacan'ın “Türkiye'de çoğunluğun da din özgürlüğü sorunu vardır” dedi diyerek medya terörü başlatıldı. Camiler açıkmış, Hac serbestmiş. Bir subay liyakatı olduğu halde terfi ettirilmiyorsa, bir memur liyakati olduğu halde yükselmesi eşinin başörtüsü nedeniyle engelleniyorsa bu özgürlük sorunu değil mi? Lütfen ‘Ama onlar tarikatçı’ demeyin yasalarda olmayan bir suçla bir insanın önü tıkanıyorsa bu davranış en basit ifade ile zalimliktir. Yasa dışı işler yapanları saptayamayan devlet aczini niyet okuyarak hüküm verme adaletsizliği ve hukuksuzluğu ile giderebilir mi? Niyetler mahkum edilebilir mi? Niyet okuyarak bir insana irticacı deniyorsa bunun adı İrtica Paranoyasıdır. Niyet okuyarak bir insana bölücü deniyorsa bunun adı Bölücülük Paranoyasıdır. Niyet okuyarak gazete küpürleri ile Parti kapatılırsa bunun adı Yargı Paranoyasıdır. Niyet okuyarak bir subayın terfisi engellenirse bunun adı Askeri Paranoyadır. Hitler, Stalin paranoid kişilerdi dünyayı kana buladılar ve korktuklarını kendilerine çektiler. Bu ülkede subayın, öğretmenin, doktorun, mühendisin dindar olma hakkı resmen engellenmiyor. Ancak sistemin ikiyüzlü işleyen şekli nedeniyle kürt kökenli ve dindar kişilerin çaktırmadan önü tıkanıyor. ’Özgürlük sorunu’ var mıdır? Maalesef vardır. Son on yılda din ve inançları engellendiği için depresyona giren hastalarımızın hikayeleri 12 Eylül hikayeleri gibi yakında vizyonda olacaktır. Abdülhamid döneminde namaz kılmayanlar paşa olamıyormuş şimdi yazılı olmayan kurallar tersine işledi diyenlerin elinde pekçok kanıt var. ”Benim Dedem de müftü idi” muhabbeti hiç inandırıcı değil. Dindar insan görünce 220 volt elektriğe tutulmuş gibi olanlar sağlıklı düşünemezler. Kendi din anlayışlarını temel alarak yapılan yorumlar empatiden yoksundur. Dört tane polisin ortasında başörtüsü çekiştirilen kız öğrenci resmi 28 şubat utancının simgesi oldu. Bir dine inanma ve inanmama özgürlüğü, İnançlarından dolayı kınamaya maruz kalmama özgürlüğü, İnandığı dinin esaslarını öğrenme özgürlüğü, İnandığı dinin ibadetlerini yapma özgürlüğü, İnandığı dinin değerlerini başkalarına anlatma, çocuklarına öğretme özgürlüğü gibi her bir maddede özgürlükler incelenirse çok sabıkalı olduğumuz anlaşılır. Lütfen özgürlük rolü oynamayalım dürüst olalım. Dindarlığa siyasi anlam yükleme biçimindeki psikolojik savaş taktiklerine rağmen toplumun çoğunluğu ve Diyanet kurulları başörtmeyi dini vecibe olarak kabul ediyor. Dini vicdana hapsetme talebi dindar bir insan için psikolojik taciz anlamına gelir. Türkiyede resmi uygulamalarla “Mobbing”e maruz kalan dini duyarlılığı olan insanlar artık demokratik tepkilerini ve sivil itaatsizliklerini göstermeliler. Demokrasi çağında yaşıyoruz “Mehdi gelecek kurtaracak” diyenlere geçmiş olsun demek durumundayız. Bu konu demokratik duruşlarla çözüme kavuşmalı, tartışılmalı, özeleştiri ve derin düşünme kültürü ile kaygılı olanlarında endişeleri göz önüne alınmalı. Aksi takdirde zaman ve enerjimizi tüketmeye devam ederiz. Siyasetçilerin şapkasını alıp gitmesini bekleyenlerin oyunu ancak böyle bozulur. |