Bütün Batılı liderlerin yeri geldikçe tekrarladıkları bir söz var: "Türkiye, aslâ kendi hâline bırakılamaz." Peki, Türkiye, neden kendi hâline bırakılamayacak bir ülke olarak görülüyor? Nedeni şu: Türkiye, kendi hâline bırakıldığı ândan itibaren, tarihte tatilden eve dönerek kendine gelecek ve yeniden tarihe girmesini, tarihin akışını kendince şekillendirmesini mümkün kılacak bir yolculuğa soyunacak. Çünkü bu, hem Türkiye üzerinde oynanan, hem de Türkiye'nin aslâ kayıtsız kalamayacağı medeniyet coğrafyasındaki oyunların bozulmaya başlamasıyla sonuçlanacak. O yüzden Türkiye, aslâ kendi hâline bırakılamayacak kadar kontrol altında tutulmaya ve yeniden tarihî rolünü oynaması önlenmeye çalışılan bir ülkedir. Bunun en son ve basit örneklerinden biri, İsrail saldırılarının başlaması üzerine Türkiye'nin başlattığı arabuluculuk atağının devre dışı bırakılması ve Fransa ile Mısır-Ürdün'ün hemen itiş-kakış devreye girdirilmesidir. Türkiye'nin bu olayda devre dışı bırakılması, sanıldığı gibi ABD'nin değil, doğrudan İsrail'in ve ABD'ye her bakımdan çeki düzen veren Yahudi gücünün marifetleriyle sözkonusu olmuştur. Türkiye'nin İsrail saldırıları nedeniyle devre dışı bırakılması, Türkiye'nin aslâ kendi başına bırakılmaması stratejisinin bir uzantısı ve kaçınılmaz sonucudur. Türkiye'nin kendi hâline bırakılmasını engelleyenler, sadece bu son olayda değil, genel olarak bölgeyle, Kafkaslarla, Balkanlarla ilişkili olaylarda da Batılılardan ziyade Yahudilerdir. Bir başka göremediğimiz yakıcı gerçek de şudur: İsrail, şu ân diktatör ve laik Arap rejimlerini kontrol eden tek aktördür. Görünüşte, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi diktatör rejimler, ABD tarafından kontrol ediliyor gibi görünüyor. Ama gerçekte bu ülkeler, İsrail ve ABD'deki Yahudi gücü tarafından kontrol ediliyor. Buradan geleceğim nokta şu: İsrail'in uzun vadede asıl korkulu rüyası, yeniden tarihî rolünü oynayabilecek bir Türkiye'nin belirmeye, tarih sahnesine çıkmaya başlamasıdır. Daha açık-seçik bir dille söylemek gerekirse: Türkiye'nin önündeki en büyük engel İsrail'dir. İsrail'in ürktüğü, korktuğu en önemli ülke de Türkiye'dir. Yani, İsrail ve ABD'deki Yahudi gücü, ne yapıp edip Türkiye'nin yeniden tarih yapabilecek, tarihî rolünü hatırlayıp oynayabilecek bir konuma gelmemesi için olağanüstü savaş veriyor. Ergenekon soruşturması biraz daha derinleşecek olursa hepimizi şaşkına çevirecek yakıcı gerçek şu olacak: Türkiye'de ABD'nin parmağı olduğu sanılan bütün büyük operasyonların gerisinde, aslında İsrail'in ve ABD'deki Yahudi gücünün olduğu gün ışığına çıkacak: Darbelerden fâil-i meçhûl cinayetlere, Türk-Kürt çatışması gibi etnik, alevî-Sünnî çatışması gibi mezhep ve laik-antilaik çatışması gibi ideolojik / siyasî kutuplaşmalara ve yapay gerilimlere kadar bütün fesat ve nifak tohumlarının gerisinde İsrail'in ve ABD'deki Yahudi gücünün olduğu birer birer ortaya çıkacak. Tabiî bu operasyon aksatılmadan / engellenmeden sürdürülecek olursa… Elbette ki, Türkiye'nin yeniden tarihî rol oynayabilecek kadar bölgesel ve küresel güç hâline gelmesini ABD de, AB de istemez. Ama bu konuda kesin olarak kararlı ve derinlikli stratejilere sahip tek aktör İsrail ile ABD'deki Yahudi gücü'dür. Bu bağlamda, AB'nin, özellikle de ABD'nin stratejilerini büyük ölçüde belirleyen güç de İsrail ve ABD'deki Yahudi gücü'dür. Bunun en somut göstergesi, ABD'nin Ortadoğu'ya ilişkin bütün stratejilerinin merkezinde İsrail ve İsrail'in çıkarları vardır ve belirleyici rol oynamaktadır. İşte bu nedenledir ki, dünyada İslâm'ı terörle özdeşleştiren "terörle savaş" illüzyonunun mimarı Yahudi gücüdür. Türkiye'deki hükümeti "İslamofaşist" olarak nitelendiren ve özellikle de son birkaç yıldır Türkiye'yi karıştıran gerginliklerin mimarları da ABD'deki Yahudi gücü ve Türkiye'deki sözümona "ulusalcı" laikçi uydularıdır. Soru şu: İsrail, Türkiye'den neden bu kadar ürküyor? Bunun nedeni kısaca şu: İsrail'in bölge üzerindeki büyük ölçekli kontrol ve kolonileştirme projelerini püskürtebilecek tek gerçek aktör yeniden tarihî rolünü oynamaya soyunacak bir Türkiye'dir. Özetle, Türkiye'nin kendi hâline bırakılmamasının, sürekli olarak karıştırılmasının, yapay gerilimlerle ve çatışmalarla boğuşmaya mahkûm edilmesinin nedenlerini çok iyi görmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, kontrolden çıkan ve sarhoşa dönen Yahudi gücünün Türkiye'nin başına tahayyül edemeyeceğimiz çapta ve iğrençlikte çoraplar örmesinin önünü alamayabiliriz. |