Kürtlerle Türklerin beraberliği 12 asrı buluyor. Bu dönem içinde ciddi herhangi bir problem yaşamaksızın, hep iç içe ve dostça, kardeşçe yaşana-gelmiş. Bu birlikteliğin en önemli mayası, harcı İslam ve İslam’dan kaynaklanan ortak kültür olmuş. Müslümanlıktan kaynaklanan, cesaret, hamiyet, misafirperverlik Kürtlerin en mümeyyiz, ayırıcı vasfı olmuştur. Kürtler PKK denilen Marksist, ateist, şovenist terör örgütü ortaya çıkana kadar bu özelliklerini özenle korumuşlardır. Ancak Marksist örgüt PKK, Kürtleri giderek İslam’dan ve kadim Kürt kültür ve geleneklerinden uzaklaştırmaktadır. Kürtçülük adına yapılan propagandalar yeni nesilleri vandal bir ırkçılığa sürüklemekte, binlerce yıllık akrabaları-dostları olan Türklere ve Araplara düşman haline getirmektedir. Bu gün PKK ve onun siyasi yüzü DTP, özellikle 1980 sonrası yetişen gençleri, İslam’dan ve ahlaki değerlerden koparmakta; Kürtlerin yaşadığı mağduriyetleri malzeme yaparak; gençleri husumetlerden beslenen, şiddete yönelen, sloganlarla konuşan “öfkeli yığınlar” haline getirmektedir. Artık Güneydoğu’da ağırbaşlı, vakur, mütevazı, geleneksel doğu kültürünün temel özelliklerini taşıyan insanlar orta yaş ve üzerinde kalmıştır. Kürtler arasında ciddi bir dönüşüm ve değişim yaşanmaktadır. Bölgede 30 yaş altı, özellikle 20 yaş altı gençler PKK ve DTP’nin oluşturduğu “aşırı politik”, “gerilimli”, “militanlaştırıcı” bir atmosferde yetişmektedirler. Devletin yaptığı hatalar, faili meçhuller, köy yakmalar-boşaltmalar, dil ve kültüre gelen yasaklamalar, güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet, bazı memurların ayrımcı yaklaşımları, Kürtleri ötekileştirici tavırlar DTP ve PKK tarafından sürekli işlenmekte; protest, tepkili bir nesil ortaya çıkarılmaktadır. İttihatçılar ve Basçılar 20. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında yaşayan Müslüman milletleri bölme, ayrıştırma, düşman etme konusunda, batılılar hesabına önemli bir misyon eda etti. Son dönemde Kürtçü hareketler üzerinden bölgede yeni husumetler, çatışmalar, ayrıştırmalar yapılmaya çalışılmaktadır. İttihatçıların varisi ulusalcılar ve Kürtçüler, güçlenen Türkiye’yi dize getirmek için piyasaya sürülmüştür. Her iki tarafı kontrol eden derin yapılar gerilimli ortamlar için şoven duyguları beslemektedirler. Kürtlere yaşatılan iradi ve planlı mağduriyetler hedeflenen gerilimin manivelası olmuştur. PKK-DTP bu gün Türkiye’nin önünü kesmenin yanında Kürtleri dönüştürmek, İslam’dan uzaklaştırmak maksatlı kullanılmaktadır. Bu durum, ülke ve Kürtler için ciddi bir tehlikedir. Devletin bölgeye gönderdiği formasyondan mahrum, bölge halkından kopuk memurlar “dışlanmışlık” psikolojisini pekiştirmektedir. Devletin okulları bölgede PKK ve DTP’ye sempatizan üreten müesseseler haline gelmiştir. Gençler kapalı devre bir atmosfer içinde Kürtçülükten başka yol bulamamaktadır. Bölge dışında, gettolar dışında yaşayan Kürtler olaylara daha makul ve mantıklı bakabilmektedirler. Kürt toplumunun temel özelliklerini üzerinde taşımayan, “İslami değerlere hasım”, “Marksist”, “güdümlü” bir parti olan DTP son seçimlerde Güneydoğu’da, %60-70’lere varan oylar almıştır. DTP’ye yönelen oylar AKP’nin yanlış uygulamalarına, isabetsiz adaylara bir tepki ise anlaşılabilir. Ama o bölgedeki vatandaşlarımız böyle bir partiye iradi ve herhangi bir baskı altında kalmaksızın oy verdilerse; ortada bir akıl tutulması, basiret kıtlığı bulunduğunu söyleyeceğim. Kürtler elbette dillerini konuşmalılar, kültürlerini, varlıklarını devam ettirmeliler. Ama bunun PKK gibi derin devlet eliyle kurulmuş, ecnebi odakların malzemesi haline gelmiş hareketlerle olmayacağını görmeliler. Kürtler, Kürtleri asit kuyularına atarak imha eden, faili meçhulleri işleyen Ergenekon’la aynı el tarafından idare edilen Marksist, ateist, İslam’dan kopuk bir terör örgütüyle haklarını alacaklarını düşünüyorlarsa büyük bir yanılgı içindeler. Bazı Kürtler son bir asırda yaşadıkları sıkıntıların, zulümlerin mahrumiyetlerin faturasını da Türklere yükleyerek DTP ve onu kullananların yapmaya çalıştığı ayrıştırma politikalarına malzeme olmamalılar. Kürtler bilmeliler ki, son 2 asırda Türkler devlet ve sistem üzerinde etkili değiller. Kürtler kadar olmasa da, Türkler de birçok mahrumiyetler yaşadı, dilleriyle, dinleriyle oynandı, müzikleri yasaklandı, tek parti döneminde idamlarla, sürgünlerle, zulümlerle karşılaştılar. Batı tarzı hayat bütün ülkeye dikte edildi. Ama Kürtler tabelalarda “Türk” ifadesini gördükleri için yaşadıklarını Türklere mal ediyor olabilir. Bazı karanlık örgütlerin “Türkçülük” adına yaptıkları ve bunların PKK-DTP tarafından köpürtülmesi Kürt kardeşlerimizin Türklere karşı husumetini artırıyor olabilir. Kürtler şundan emin olmalılar ki, bu ülkede Türklerin sadece adı vardır. Kürtlere en büyük kötülüğü, asimilasyonu, dönüştürmeyi, ötekileştirmeyi PKK ve DTP yapmaktadır. Kürtler dillerini, kültürlerini, haklarını koruyacak daha makul, yapıcı, siyasi ve gayrı siyasi hareketler çıkarmalılar. DTP ve PKK Kürtleri temsil edemez etmemeli. Kürtler daha kendilerinden liderler, öncüler bulmalılar, PKK eliyle yürütülen dinsizleştirmeden, dönüştürmeden bir an önce kurtulmalılar. Eğer devlet ve akil Kürtler tarafından acil tedbirler almazsa birkaç nesil sonrasının Kürtleri tanınmaz hale gelebilir. Toplumun diğer kesimleriyle ortak paydalar, uzlaşma alanları tükenebilir. (Bazı) Kürtler “Kürt milli hareketi” olarak güdükleri PKK’nın, serok, başbuğ belledikleri Apo’nun; ölüm-asit kuyuları oluşturan Ergenekonla aynı yapının farklı Uçları olduğunu anladıklarında çok geç olabilir. (Bazı) Kürtler yarın büyük hayal kırıklığına uğrayacaklar!.. Aldatılmışlık, kullanılmışlık duygusunu sonuna kadar yaşayacaklar!.. PKK ve DTP Kürtleri hızla dönüştürüyor, hem kardeşlerinden, ülkelerinden; hem de kendilerinden uzaklaştırıyor. Ufak tefek sorgulamalar olmasına rağmen Kürt entelektüellerden cesur çıkışlar, basiretli önderlikler göremiyoruz. |