Yakın tarihimizde, İslâm dinini tümden yasaklamak, onun yerine din olarak Protestanlığı getirmek teklifi yapılmıştır ama Kazım Karabekir Paşa'nın "Böyle bir şey olmaz, millet bizi parçalar" demesi üzerine bu çılgın projeden vaz geçilmiştir. İslâm ortadan kaldırılıp kazınamayınca bu sefer dini değiştirmek için sinsi çalışmalar yapılmıştır. Dinde reform. Dinde kökten değişim. Evcil bir İslâm türetmek. Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığı yerine ehl-i bid'at İslâmlığı türetmek. Camilerde Kur'ân yerine Kur'ân tercümesi okutmak. CHP'nin aylık dergisi Ülkü'de "En iyi din terbiyesi dinden hiç bahs etmemektir" diye yazmışlardı. Bir ara camilerin mihrabına piyano koymak projesi yapmışlardı. Cemaat de sıralara oturacak müzikli âyini dinleyecekti. İleride camilerde okutmak maksadıyla şair Mehmed Âkif'e bir Kur'ân meali ısmarlamışlardı. Âkif, İslâm'ı yıkmaya yönelik projeden haberdar olmuş, meâlin bir kısmının müsveddelerini (gözden geçireceğim) diye geri almış, telif ücreti avansını geri verdirtmişti. Meâli bitirmişti ama çok korkuyordu. Yayınlatmamış, ölümünden sonra yakılmasını istemişti. Vasiyeti yerine getirilmiştir. 1950'den sonra, irticayı mihrabtan yıkma hareketi başlatılmıştır. Kur'ân'ın doğru yorumuna, Sünnete, icmâ-i ümmete dayalı Sünnî İslâm'da değişiklik yapılacaktı. Ne yapmak istiyorlardı?.. Neler yaptılar?.. Yeni Kur'ân tercümeleri... Yeni Kur'ân tefsirleri... Kur'ân'ın kendisinin ve doğru yorumlarının yerine hatâlı mealler. Mealcilik... Yeni İlmihaller... Yeni İslâm anlayışları... İslâm düşmanları cihadsız bir İslâm istiyorlardı. O halde dinimizin cihadla ilgili hükümleri terk edilecekti. İslâm düşmanlarını en fazla rahatsız eden âyetlerden biri, Allah katında tek hak ve geçerli dinin İslâm olduğunu beyan eden ayetti. Birtakım Haçlılar ve Siyonistler bu ayetin Cuma namazlarından minberlerde okutulmamasını istemişlerdi... Bazıları tesettürden çok rahatsızdı. Lâiklik konusunda yüzde yüz başarılı olamamışlardı. Toplumu sekülerleştirme faaliyetlerine hız verdiler. Bir yandan perhiz, bir yandan lahana turşusu... Okullara mecburî din dersini niçin koydular? Çocuklar, genç nesiller dindar olsun diye mi? Güldürmeyin beni... Din eğitimi perdesi altında dini bozmak için. Açın resmî din dersi kitaplarını ve neler yazmışlar görün. Medreseleri kapattılar ve icazetli hoca, ulemâ, fukaha, müfessir, muhaddis, akaid alimi yetiştirmediler. İcazetli din âlimlerine, fukahaya dinde reform, dinde değişiklik, Fazlurrahmancılık, BOP'çuluk yaptıramazlardı. Hepsini birden suçlamıyor, Ehl-i Sünnet İslâm'ına bağlı kalan İlâhiyatçıları tenzih ediyorum ama şu adamlara bakınız: İlmihal Müslümanlığı bozukmuş. Şu nev-zuhur İlâhiyatçının ortaya attığı yorum çok doğruymuş. Peygamber bir postacı imiş, ölmüş işi bitmiş... İslâm'da tesettür yokmuş, bu adet bize Yahudilikten gelmiş. İslâm'ı, Kur'ân'ı, Hz. Muhammed'(s.a.v)in peygamberliğini ve davetini inkâr edenler, yalanlayanlar da cennete girecekmiş. Kur'ân, Yahudileri ve Hıristiyanları İslâm'a çağırmıyormuş. Azılı Farmason Afganî, Müslümanları kurtaracak imam, önder, rehber imiş... Nihayet işi o kadar ileriye götürdüler ki, Afganî'den ilham alarak ictihadı yaygın ve genel hale getirmeye kalkıştılar. Herkes ictihad yapsın, her kafadan ayrı bir ses ve yorum çıksın, Ümmet din konusunda kaos, anarşi ve kargaşa içinde kalsın. Cumhur-i ulemânın yolunu bıraktılar. İcmâ-i ümmeti terk ettiler. Kendi heva, re'y ve kaprislerine göre Kitabullahı yorumlamaya kalktılar. Neymiş, devir değişmiş, yeni yorumlar lazımmış. Peki, İslâm'ın evrensel oluşu, zamanla değişmeyeceği kuralı ne oluyor. Eskiden yollarda güvenlik yokmuş, Peygamberimiz kadınların yalnız başına seyahatini yasaklamış. Şimdi güvenlik varmış, bu yasağın hükmü kalmamış. Öyle mi, öyle mi, öyle mi?.. Böyle bir gerekçeyle sahih bir hadîsin hükmü ortadan kalkar mı? Böyle fasid, geçersiz bir kıyas ile "Eskiden etler kontrol edilemiyordu, trişin yüzünden domuz eti haram kılınmıştı. Şimdi ilim ilerledi, kontrolden geçmiş, tezkiye edilmiş domuz yenilebilir..." diyen çıkmaz mı? Dr. Milaslı İsmail Hakkı'nın tezi... Tezkiyetü'l-lühum fi'l-İslâm adıyla bir kitap yazarak domuz etinin yenilebileceğine cevaz vermişti. Fazlurrahman'ın tarihsellik tezi... Önce kadınların tek başına seyahatinden başlarlar, sonra gide gide ne din kalır, ne şeriat. Kalıbımı basarım, Türkiye'de Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığını kaldırıp yerine Fazlurrahmancılık, Afganîlik İslâmlığını getirmek istiyorlar. Halkın tepkisinden korktukları için taqiyye yapıyorlar. Yeni tefsirler, yeni ilmihaller, yeni külliyatlar için dehşetli bütçelere sahipler ve su gibi para akıtıyorlar. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için yeni bir İslâm lâzım. Yeni tefsirler, yeni ilmihaller, yeni yorumlar, yeni külliyatlar lâzım... Sünnî İslâm çok koyu, sulandırılsın. Gitsin Ehl-i Sünnet, gelsin Fazlurrahmancılık. Cumhur-i ulemânın ana caddesi bırakılsın, Fazlurrahman çıkmaz sokağına sapılsın. Feminist bir İslâm getirilsin. Gazalîler, İmamı Rabbanîler, İmamı Şâranîler, İmamı Süyutîler... binlerce Ehl-i Sünnet müctehidi, allâmesi, eimmesi, fukahası, rehberi bilememişler, onların yorumları terk edilsin yeni yorumlar gelsin. Bir havuzun üzerine tahtadan salaş bir köprü yapılsın ve çan ve ezan sesleri içinde çeşit çeşit papazlarla birlikte sarıklı ve cüppeli bir müftü geçirilsin. Çanlar çalıyor çılgınca, ezan sesleri... Papazlar ve sarıklı hoca, temsilî Sırat köprüsünden geçiyor ve Cennet'e giriyorlar cümleten. Dan dan dan çanlar çalıyor durmadan... Allah katında tek hak din İslâm'dır inancı gitsin. Diyalog gelsin. Dan dan dan... Din eğitimi almamış, din konusunda cahil kalmış Müslümanların vebali üzerinizde olacaktır. Yarın Mahkeme-i Kübrada nasıl hesap vereceksiniz ey ılımlı İslâm mühendisleri!.. İLİM OLMADAN MÜSLÜMANLAR KURTULAMAZ İLİM olmadan Müslüman toplum izzetli, şerefli, hür, haysiyetli olamaz. Soru: Herkesin âlim mi olması gerekir? Cevap: Yeterli sayıda âlim Müslüman bulunması şarttır. Sayı yeterli olmazsa yine büyük eksiklik var demektir. İlim kaça ayrılır? İkiye ayrılır: Din ilmi ve dünya ilmi. Müslümanların iki sahada da alim olmaları gerekir. Âlim olmayanlar âlimlere tâbi olurlarsa büyük problem olmaz. Cahiller âlimlere tâbi olmazsa büyük kopukluk ve felâket baş gösterir. Din ilimleri nasıl öğretilir ve ayakta durur? İslâm medreseleri ile... Sadece kitap okumakla, sadece İmam-Hatip mektepleri ve İlâhiyat fakülteleriyle din ilimleri korunamaz, yaşatılamaz, ayakta tutulamaz. İslâm medreseleri nasıl âlimler yetiştirir? İcazetli İslâm âlimleri yetiştirir. Bir din âliminin çağ seviyesinde dünya kültürüne de sahip olması gerekir mi? Gerekir. Çağ seviyesinde dünyevî kültür ne demektir? Cevap: Dünyanın en vasıflı liselerinde verilen sosyal, edebî, tarihî, felsefî, sanat ile ilgili kültürdür. Meselâ İngiltere'deki Eton kolejinde, yahut Fransa'nın Fénelon lisesinde verilen ciddî kültür. Bizdeki liselerin sosyal kültürü yeterli değil midir? Kesinlikle yeterli değildir. Osmanlı'nın son devrinde medreselerden büyük âlimler yetişmiş midir? Yetişmiştir. Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, Elmalılı Hamdi, Ömer Nasuhi Bilmen ve daha niceleri... Bu zevat Arapça'yı kitap yazacak derecede bilirlerdi. Hamdi efendi Fransızcadan felsefî bir eser tercüme etmiştir, (Paul Janet'den Metalib ve Mezâhib.) Ömer Nasuhi efendinin Farsça matbu divanı vardır. Bulgaristan'daki Şumnu Nüvvab medresesi de güçlü bir İslâm mektebi idi. Medreseler kapatılınca ne oldu? İlmin beli kırıldı. Bir müddet eski hocalar yaşadı ve ilmi ayakta tutmaya çalıştı ama onlardan sonra geleneksel icazetli İslâm eğitimi veren müesseseler olmadığı için yeterli sayıda gerçek âlim yetişmedi. Bundan dolayı halkın bir kısmı feci şekilde cahil kaldı. Medreselerin kapatılması ve gerçek icazetli âlim yetişmemesi yüzünden Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığı sarsıldı, halkın bir kısmı bid'at ve hurafelere saplandı. Mutezile, Haricîlik, Vehhabîlik, Tarihsellik, Lâ-mezhebiyye, Telfik-i Mezâhib, Afganîcilik, Meâlcilik, Diyalogculuk, İslâm feminizmi gibi firak-ı dalle ve cereyanlar hayli taraftar kazandı. Yeterli sayıda Ehl-i Sünnet âlimi olsaydı, onlar bid'atlerle mücadele ederler Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in hak ve doğru yol ve yorum olduğunu halka anlatırlardı. Hiç icazetli ve gerçek sünnî âlim kalmadı mı? Böyle bir şey demedim. Bir miktar değerli âlim var ama sayıları şu 72 milyonluk Türkiye'ye yetmez. Müslümanlar için en büyük tehlike nedir? Sekülerleşmedir. Yani İslâm ile hayatın birbirinden kopmasıdır. Bazı bozuk ilâhiyatçılar ne istiyor? Ehl-i Sünnet İslâmlığının yerine bir tür Protestanlık getirmek istiyor. İslâm bir değil midir? Elbette ilâhî ve münzel din olarak birdir ama çeşit çeşit beşerî/insanî yorumları vardır. Hangi İslâm'ı benimsemeliyiz? Hiçbir kopukluk olmadan nuranî bir silsile ile Peygamberimize (Salat ve selam olsun O'na) ulaşan Kur'ân, Sünnet, icmâ-i ümmet, cumhur-i ulemâ, Sevad-ı Â'zam, cadde-i kübra İslâmlığına tâbi olmalıyız. İslâm dünyasının bazı ülkelerinde henüz gerçek İslâm medreseleri bulunmaktadır. Bunlara yeteri miktarda zeki, akıllı, istidatlı, ahlâklı, faziletli, bio-jenetik dosyası temiz, ihlâslı, istidatlı öğrenci gönderip icazetli âlim yetiştirtmeliyiz. Nasipleri varsa, bu icazetli hocaların Şeriata tamamen muvafık tasavvufî tarafları ve boyutları da bulunmalıdır. Arapça, Osmanlıca, İngilizce, bunların yanında birkaç dil daha... İslâm ilimlerini iyice öğrenmiş... Çağdaş sosyal kültürü kazanmış... İrfan, ahlâk, fazilet sahibi... İhlâs ve mürüvvet kahramanı... Yeryüzünde Allah'ın şahitleri... Resûl-i Kibriya efendimizin vekil, vâris ve halifeleri... Allah'ın ayetlerini ucuza satmayan... Din ve mukaddesat sömürüsü yapmayan... Ümmet-i Muhammed'i irşad eden... Âmirine bi'l-mâruf ve nâhine 'ani'l-münker icazetli ulemâ... Böyle hocalar yetiştirmezsek işimiz zordur. Bundan başka çare yoktur. |