TCK’da yapılan değişiklik gerekli bütün süreçlere uyularak çıktı. Kanun taslakları komisyonlarda ve alt komisyonlarda görüşüldü, lehte ve aleyhte ifadeler, görüşmeler, itirazlar vs. tutanaklara geçirildi. Bu görüşmeler esnasında CHP ve MHP temsilcileri olumlu görüş belirttiler, destek verdiler. Ancak kanun çıktıktan birkaç gün sonra birden ağız değiştirdiler. Kanun aleyhine veryansın etmeye başladılar. “Aldatıldıkları”, kanunun kendileri “uyuklarken” geçirildiği gibi özrü kabahatinden büyük söylemler geliştirdiler. Ne oldu da destek verdikleri, lehinde oy kullandıkları, oy birliği ile kabul edilen kanuna muhalefet etmeye başladılar? Muhtemelen, mezkûr siyasi partiler askerlerin bu konudaki talimatlarını almadan değişikliğe destek verdiler. Kanun sürecine katılan CHP’li milletvekilleri bir hafta önce Baykal’ın estirdiği demokratik, darbe karşıtı havanın etkisine fazla girmiş olmalılar ki, sormadan bu adımı attılar. TSK’nin sert tepki vermesi ve bu iki hazır kıta partiyi haşlaması sonucu birden ağız değiştirdiler ve kıvırmaya başladılar. CHP, bir tuhaf işe imza atarak, destek verdiği, oy birliği ile çıkan, AB sürecinin ve demokratikleşmenin gereği bir kanuna karşı Anayasa Mahkemesine gitti. Bu vaka siyasi tarihimizde ucube bir durum olarak yerini aldı. Ergenekoncular, kurulu derin düzeni sorgulayan, irdeleyen ve zorlayan çalışmaları-davaları kolayca savuşturabileceklerini düşünüyorlardı. Kurulan sistem çok güçlüydü ve şimdiye kadar kendisine kasteden saldırıları püskürtmesini, ezmesini bilmişti. Bu saldırıyı da pekâlâ savuşturabilirdi, bu nedenle Ergenekon davasındaki ilerlemeye rağmen kendilerine güveni korudular. Ciddi tedbirler almayı düşünmediler. Ama sürekli açığa düştüler. Son dönemde işin ciddiyetini kavramış durumdalar. Savcıları yargıçları korkutma ve yıldırma, olayları örtbas etme yöntemleri tutmayınca, ellerindeki imkânları-kadroları her türlü hukuksuzluğu, usulsüzlüğü kullanarak bertaraf etme yoluna giriştiler. HSYK ve yargıçlar bürokrasisi şu anda Ergenekoncu kesimin silahşorluğunu yapmaktadır. Bir hukuk kurumu her türlü hukuksuzluğu kullanarak yürüyen bir davaya müdahale ediyor. HSYK, görevini daha iyi yapabilmesi için gerekli tedbirleri alıp koruması gerektiği halde, bir davanın hâkimlerini, savcılarını linç etmek istiyor. Bir kavga sürüyor… Kavganın bir tarafında demokratik güçler, millet, görevini yapan hâkimler-savcılar, karanlık güçlerden kurtulmaya çalışan kesimler var. Diğer tarafta ise sistemin içine yerleşmiş, her türlü hukuksuzluğu ve usulsüzlüğü kullanarak karanlık saltanatını devam ettirmek isteyen derin güçler var. Perdeler aralanıyor, Millet uyanıyor. Yargının cesur çocukları hayatları pahasına, tehditlere rağmen adaleti tecelli ettirmek, ülkedeki dehlizleri aydınlatmak için didiniyor… Güneş doğuyor… Işık karanlıkları boğuyor… Ama aydınlıktan, şeffaflıktan rahatsız olanlar, Ergenekoncular, karanlık oyunlarla ülkeyi ipotek edenler direniyorlar… Birileri adaleti, hukuku, yetkilerini zorluyor; millete, demokrasiye özgürlüklere direniyor ve ülkeyi kilitliyorlar. Artık bir yargı reformu kaçınılmaz hale geldi. Ama bu denklemde anayasal herhangi bir değişiklik mümkün görünmüyor. Her olumlu adımda bazı kurumlar milletin, demokrasinin önünde baraj oluyor. Tıkanıklıkları açmak, millet iradesine konan ipotekleri çözmek, demokratik açılımları sürdürebilmek için ufukta tek yol görünüyor: REFERANDUM. (YUSUF GEZGİN) |