BİR TEHLİKEDEN DİĞER TEHLİKEYE… Osmanlı devleti zamanında ilk okullarda (ibtidaî mektepleri) yoğun din ve Kur'ân eğitimi veriliyordu. Her Müslüman çocuğu ilmihalini öğreniyor, Kutsal kitabımızı okumasını biliyordu. Sultanî ve i'dadî denilen liselerde din kültürü okutuluyordu. İcazetli ve değerli din âlimleri sarık ve cübbeleriyle ders veriyordu. Meşhur Galatasaray Lisesinde (Mekteb-i Sultanî) Nimet-i İslâm kitabı müellifi Hacı Mehmed Zihni efendi öğretmenlik yapmıştı. Yatılı Galatasaray Lisesinde vakit namazlarını, okulun camiinde, resmî imamın ardında cemaatle kılmak, bütün Müslüman öğrenciler için mecburî idi. Yakın tarihimizde İslâm'a düşmanlık edildi, genç nesillere din eğitimi ve kültürü verilmedi. Çoğulculuk ve demokrasiden sonra biraz (evet biraz) hürriyet geldi ama yeterli olmadı. Müslümanlar bu hürriyeti iğtinam edemediler. Son otuz kırk yıl içinde ülkemizde bid'at cereyanları türedi, Ehl-i Sünnet ve Cemaat inancı sarsıldı, din konusunda ortaya aykırı fikirler atıldı. Laik rejimin sıkı kontrolu ve güdümü altındaki resmî din mektepleri, eski İslâm medreselerinin yerini tutamadı, boşluğunu dolduramadı. İslâm'ı mihraptan yıkmak isteyen şer güçleri ilâhiyat fakültelerine sızdılar. Dinde reform, dinde değişim, ılımlı İslâm, Fazlurrahmancılık (Tarihsellik mezhebi), telfik-i mezahib, mezhepsizlik, Selefîlik, Hoşgörü ve Diyalog gibi bozuk akımlar oluştu. Ülke dışından gelen petro-dolarlar bu oluşumlarda büyük rol oynadı. Kur'ân'ın nice muhkem ayetinin geçersiz olduğu iddia edildi. Sünnet ya tamamen, ya kısmen inkâr edildi. Fıkıh ve mezhepler put olarak görüldü ve gösterildi. Ortaya ehliyetsiz, liyakatsiz ve icazetsiz kimseler tarafından hazırlanmış ve içlerinde vahim hatâlar olan bir yığın Kur'ân tercümesi, meali ve tefsiri çıkartıldı. Farmason Afganî din önderi, münci (kurtarıcı) gibi gösterildi. Her Müslümanın ictihad yapabileceği fikr-i fâsidi yayıldı. Tasavvuf ve tarikat mensubu ve muhibbi Müslümanlar müşrik ve kâfir ilân edildi. Evliyaullaha 'Evliyauşşeytan" denildi. Yüce Allah'a zeman ve mekan, cisim, insanlar gibi organlar, cihet, inmek ve çıkmak gibi noksan sıfatlar izafe edildi. Böylece Ehl-i Sünnet Müslümanlığının tenzih prensibi çiğnendi. Ehl-i Sünnet'in akaitte iki imamı olan İmam-ı Eş'arî ve İmamı Mâturidî bid'atçi ve kâfir ilân edildi. Velhasıl din konusunda dehşetli bir anarşi, kaos, karmaşa meydana getirildi. Şu anda ehl-i bid'at gazetelerde, dergilerde, internet sitelerinde, bazı dernek ve vakıflarda gece gündüz propaganda yapıyor. Tabakat-ı fukahanın en alt derecesi olan müftülük makamında bile olmayanlar mutlak müctehidlik taslıyor. Müslüman halkın bir kısmının kafası allak bullak. Doğrusu çok üzücü, çok kahr edici, çok düşündürücü bir haldeyiz. Sahte müctehidler, bid'adçiler şazz fikir ve görüşlerle halkın zihinlerini karıştırıyor. Şazz "Kaide (kural) dışı olan, istisna teşkil eden, genel görüşten ayrı olan" demektir. Bu şazz fikir ve görüşlerden biri de İbn Teymiyye'nin ortaya attığı "Cehennemin ebedî olmadığı" iddiasıdır. Bu iddia Kur'ân'ın açık ayetlerine, Sünnete, icmâ-i ümmete, cumhur-i ulemânın görüşüne aykırıdır. İbn Teymiyye'nin bu konudaki aykırı görüşü ictihad değil, kuruntudan ibarettir. Yeterli ve sağlam din bilgisine, kültürüne, birikimine sahip olmayan bir toplumda bu gibi şazz fikirleri ve görüşleri savunmak elbette doğru ve insaflı bir şey değildir. Bundan yüz sene önce okumuş, tahsilli Müslümanlar, kendilerine yetecek miktarda usûl-i fıkıh ilmini bilirlerdi. Bu devirde usûl-i fıkıh bilenlerin sayısı çok azalmıştır. Sevgili Müslüman kardeşlerimin dikkatlerini aşağıdaki hususlara çekmekte yarar görüyorum: 1. Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolundan, mezhebinden itikadından, ahlakından ayrılmayınız. 2. Ehl-i Sünnet ile Ehl-i Bid'at arasında ihtilaflı olan bütün konu ve meselelerde, yüzde yüz Ehl-i Sünnet haklıdır. Ehl-i bid'atin haklı olduğu tek ihtilaflı mesele yoktur. 3. Fıkha ve hak bir mezhebe bağlanmak şarttır, zarurettir, vacibtir. 4. Cumhur-i ulemâ yolundan gitmek de böyledir. 5. Şazz ictihadlara, fikirlere, görüşlere, te'villere, yorumlara iltifat edilmemelidir. 6. Bu devirde mutlak müctehid yoktur. Olsa bile, hikmet ve edeb sahibi olduğu için yeni ictihadlar yapmaz. Bundan bin yıl önce İmamı Gazalî'nin hocası İmamü'l-Haremeyn Cüveynî hazretleri ictihad derecesine yükselmiş, lakin lüzumu olmadığı için yeni bir fıkıh ekolü kurmamış, İmam-ı Şâfiî hazretlerini taklid etmişti. 7. Bid'atçilerin iddia ettikleri gibi taklid ve kıyas bid'at değil, Müslümanların uyması ve kabul etmesi gereken çok lüzumlu ve değerli iki İslâmî kurumdur. 8. Allah'a noksan sıfatlar izafe eden bid'at cereyan, fırka, hiziplerinde hayır yoktur. 9. Yüz milyonlarca muvahhid ve musalli tarikat ve tasavvuf Müslümanını şirk ve küfürle suçlayanlar ahyardan (hayırlılardan) değil, eşrardandır. 10. Müslüman halk İslâm'ı Kur'ân tercümelerinden, meallerinden, Türkçe tefsirlerden değil; icazetli alim ve fakihlerin yazdığı akaid, fıkıh, ilmihal, ahlak kitaplarından öğrenmelidir. Kur'ân'da müteşabihat, nasih mensuh, tahsis, tevcih vardır. Cahiller bunları bilmezler, yanılabilirler. Zaten ulemanın yazdığı, itikat, fıkıh, ilmihal ve ahlak kitapları Kur'ân'dan, Sünnet'ten, Selef-i Sâlihînin âsârından çıkartılmış, süzülmüştür. 11. İmamı Rabbanî, Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî, Hasan eş-Şazelî, Şah Muhammed Bahaüddin Nakşibend, Ahmed Yesevî, Mevlana Celalüddin Rûmî, Hacı Bayram Velî gibi büyük zatlara müşrik ve kafir diyenlerin kendileri kafirdir, çünkü bir mü'mini tekfir eden, kafir olur. 12. Yüce dinimiz terörü kabul etmez. Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye gayr-i muharib mâsum sivillerin, kadınların, çocukların, ihtiyarların, halkın vahşi ve dehşet verici şekilde katl edilmelerine yeşil ışık yakmaz. 13. Kur'ân'a, Sünnete, fıkha, Şeriata, icmâ-i ümmete, cumhur-i ulema yoluna aykırı olarak yapılan terör hareketleri ve eylemleri kesinlikle cihad değildir. 14. İslâm bedevilik ve vahşet dini değildir, medeniyet ve rahmet dinidir. Evet, İslâm'da cihad vardır, farzdır, yeri geldiğinde mukatele vardır ama Şeriat bu cihad ve mukatelenin kurallarını tesbit etmiştir. Bu kurallara aykırı hiçbir şey yapılamaz, yapılmamalıdır. 15. Hadîs-i şerifte buyuruluyor: "Âhir zamanda, yaşları küçük, akılları güdük bir taife zuhur ve huruc edecektir. Bunlar Kur'ân okurlar ama Kur'ân hançerelerinden kalplerine inmez. Bunlar Hayrü'l-Beriyye olan zatın (Peygamberin) sözlerini söylerler... Bu taife, ava isabet eden, avı da delip çıkıp giden ok gibi dinden çıkar..." (Buharî Menakıb... Ebû Dâvud...) Bu hadiste zikr edilen yaşları küçük akılları kısa kişilerin Hazret-i Ali Efendimiz'i kafir ilan eden Haricîler olduğu söylenmiştir. Zamanımızda da Neo-Haricîler vardır... Her şeyin en doğrusunu Allah bilir. (M.Şevket Eygi) |