Milli Mücadele 19 Mayıs’ta mı başladı?
MEHMET ALTAN - STAR, 195/2010 “Beni yadırgatan tarih hataları var Nutuk’ta. Bir kere Mustafa Kemal, Milli Mücadele’yi kendisinin Samsun’a çıkışıyla başlatıyor. Oysa Mondros 30 Ekim 1918’de imzalandı. Nutuk, Milli Mücadele’nin hepsini birden kavrayıp zafere kadar götüren bir izah olduğuna göre, doğru bir başlangıç tarihi olması lazım. Milli Mücadele 19 Mayıs’ta başlamadı ki. Başlangıç 1917’de Osmanlının artık yenileceği tamamen anlaşıldıktan sonra bir müdafaanın nasıl yapılabileceğini düşünmesi icap eden Başkumandanlık, Harbiye Nezareti ve onun organı olan Teşkilatı Mahsusa’nın hazırlıkları olmalıydı.” *** “Beni Nutuk’ta en çok rahatsız eden, kendinden evvelki olayların tesiriyle karşılaştığını söylememesi olmuştur. Söylemesi lazımdı.” *** “Bir başka garibime giden olay Milli Mücadele’ye ihanet ettikleri söylenen 150’liklerin tespiti hikâyesi. Nutuk’ta buna ait açık bir şey yok. Sadece ‘150’likler vatandaşlık haklarını kaybettiler ve memlekete alınmadılar’ diyor. Hâlbuki çok iyi biliyor ki 150’liklerin arasına konan bir adam var ki O’nun Samsun’a çıkmasını temin etmiş: Dâhiliye Nazırı Mehmet Ali Gerede. Dâhiliye Nezareti’nde 1100 altın var, 1000 altını ona vermiş, örtülü ödenekten. Aynı adam Ferit Paşa kabinesinde Dâhiliye Nazırı diye 150’lik listesine konuyor. Damat Ferit’in yaveri olmaktan başka kabahati olmayan Tarık Mümtaz Göztepe de bu listedeydi. Pırıl pırıl bir kalem erbabı. Çok büyük acılar içinde öldü. Atatürk bunları bilmeye mecburdu. Çünkü tarih, onun kadar büyük mesuliyetler aldığı halde, onun kadar toleranslı bir adam kaydetmez. Onun için bu paradoks, onun hayatını yazmış bir insan olarak benim gücüme gidiyor.” *** Bunları kim söylüyor? “Damarlarımı kesseniz Atatürk diye akar” diyen Cemal Kutay... *** Şunları da okuyalım: “Yıl 1936. günlerden 19 Mayıs. Atatürk Dolmabahçe’de, yanında Şükrü Kaya, Ruşen Eşref, Kılıç Ali, Salih Bozok, Mehmet Soydan, Nuri Conker var, konuşuyorlar. Birdenbire Atatürk soruyor: ‘Bugün günlerden ne?’ Diyorlar Salı, Çarşamba neyse. Ayın kaçı: 19’u. Aylardan ne: Mayıs. ‘Ne oldu bugün söyleyin bakalım’ diyor. Düşünüyorlar, 19 Mayıs’ta ne oldu? Şimdi bunlar arıyorlar; ‘İzmir’in işgalinin üçüncü günü diyorlar. Atatürk, ‘değil’ diyor. ‘İsmet Paşa’nın Lozan’dan Gazi’ye çektiği telgraf’ diyorlar. ‘Hayır. O 1923’te, Mayıs’ta da değil’ diyorlar. ‘Haliç Konferansı’ diyorlar, ‘İngilizlerle Irak meselesi üzerinde konuşmuştuk’ diyorlar. ‘Terakki Perver Fırka’nın kapatılması da bu aylarda olmuştu’ diyorlar. Atatürk, ‘bırakın yahu bunları” diyor, ‘öyle bir şeydir ki bu ülkenin kurtuluşudur’. Yine bulamıyorlar. En sonra Şükrü Kaya hatırlatıyor, ‘bu sizin İstanbul’dan ayrıldığınız gün mü’ deyince ‘yaklaştın’ diyor, ‘Samsun’a çıktığımız gün.’ Sonra ‘asıl yapacağınız bayram bu’ diyor. Ertesi sene 19 Mayıs’ta Şükrü Kaya’nın tertibiyle 19 Mayıs Bayramı kutlanıyor. İkincisinde, yani 38’de Atatürk hasta. Acar motoruyla önce Florya’ya, dönüp Boğaz’ın en ucuna kadar gidiyorlar. Kıyılarda herkes Acar’ı tanıdığı için alkışlıyor, çok memnun oluyor Atatürk fakat yoruluyor ‘dönelim’ diyor. Böylece son bayramını da görüyor ama hasta olarak.” *** “19 Mayıs, 23 Nisan Hâkimiyeti Milliye Bayramı’nın felsefesi içinde ele alındı. Biz Atatürk’ün gazetesi Hâkimiyeti Milliye’de 23 Nisan literatürünü yaparken, bunun başlangıç gününün 19 Mayıs olduğunu söylemekle yetiniyorduk. Ayrıca kutlanması hatıra gelmemişti. 19 Mayıs’ın ayrıca bayram olarak kutlanması kararı bence Atatürk’ün hastalığının acı bir gerçek olarak ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Artık ömrünün kısa olduğu kabul edilince O’nun hayatında önemli olan günler daha derinden anılmaya başlandı.” Bunları da gene sıkı Atatürkçü İsmet Bozdağ aktarıyor... *** Acaba yakın tarihimizi ne kadar biliyoruz? Ve “resmi tarih” ile “gerçek tarih” arasındaki fark ne kadar? Bugün 19 Mayıs... Ne zaman “bayram” ilan edildiğini bile bilemediğimiz bu tatil gününde konuyu yeniden düşünelim istedim... |