Sevgili Müslüman kardeşim... Diyalog ve hoşgörü çok kaypak bir zemindir. Alt tarafında içi ateş dolu bir uçurum bulunmaktadır. Bu bakımdan seni uyarmayı bir vazife bilmekteyim. Aşağıda yazdıklarımı akıl, irfan, vicdan, mantık, sağduyu mizanına vurursan ve uygun görürsen kendine bir çeki düzen verirsin.
Lugavî (kelime) mânâsıyla Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog ve hoşgörü olabilir. Ancak bugünkü “Diyalog ve Hoşgörü Hareketi” bir ideolojidir. Bu ideolojiye kapılman sana çok pahalıya mal olabilir ve maazallah dinine ve imanına zarar verebilir. Binaenaleyh çok dikkatli ve uyanık olmalısın.
Diyalogcular, “Her üç din amentüde birdir, aralarında önemli fark yoktur” diyorlar. Bu iddia ve beyan son derece yanlıştır. Bilhassa Hıristiyanlık ile İslâm arasında çok büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bunları kısaca sıralayalım:
1. İslâm Tevhid dinidir, Hıristiyanlık Teslis dinidir.
2. Müslümanlar Hazret-i Musa’ya, Hazret-i İsa’ya iman ederler, her ikisinin de Allah’ın büyük Peygamberlerinden olduğuna inanırlar. Musevîler ve Hıristiyanlar Hazret-i Muhammed’e iman etmezler, O’nun -hâşâ- yalancı ve düzmece peygamber olduğunu söylerler ve kendisini inkãr ve tekzib ederler.
3. Biz Müslümanlar, Allah’ın Tevrat ve İncil adıyla iki kutsal kitap gönderdiğine iman ederiz. Lakin bu kitapların orijinal ilahî metinleri ve nüshaları kaybolmuş, sonradan insanlar tarafından tahrif edilmiştir. Musevîler ve Hıristiyanlar Allah’ın insanlığa Kur’ân adıyla kutsal bir kitap göndermiş olduğuna iman etmezler.Kur’ân’ın düzmece olduğunu iddia ederler.
Yukarıda sıraladığımız üç büyük ve temel ihtilâf (anlaşmazlık) yüzünden:
- Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanları kâfir (inançsız) kabul ederler.
-Yine aynı sebepler dolayısıyla Müslümanlar da onları kâfir kabul eder.
Ortada böyle bir realite varken, birtakım Diyalog ve Hoşgörü havarileri nasıl olur da, “Her üç dinin amentüsü esasta birdir” diyebilirler?
Sevgili din kardeşim dikkat et:
Kur’ân, “Allah katında hak din İslâm’dır” buyurmaktadır. Musevîler ve Hıristiyanlar ise İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmiyorlar.
Din işlerinin şakası yoktur. Dinî meseleler hafife alınamaz. Musevîliği ve Hıristiyanlığı hak din olarak kabul eden bir Diyalogcu ve Hoşgörücü, İslâmî sınırların dışına çıkmış ve ebedî mutluluğunu tehlikeye atmış olur.
Azıcık mantık bilen, kuş kadar zekâsı olan bir kimse Tevhid inancı ile Teslis inancının birbiriyle asla bağdaşmayacağını anlar ve kabul eder.
“Her üç din de ibrahimîdir...” diyenler birtakım saf kişileri kandırmak istiyorlar. Hazret-i Zübeyr’e Allah’ın oğlu diyenler, Hazret-i İsa’ya Allah’ın oğlu diyenler, inanç bakımından asla ibrahimî olamazlar. Hazret-i İbrahim, muvahhidlerin (Allah’ı bir bilenlerin) atasıdır, müşriklerin değil!
Diyalogcular, Kelime-i Şahadet’in ikinci cümlesini hafife alıyorlar. Sevgili iman kardeşim, ayağını denk al, bu vartaya düşme, imanını yitirirsin.
Diyalog ve Hoşgörü ideolojisinin arka planında büyük paralar döndüğünü biliyor musun? Siyonistler ve Evangelistler niçin birtakım adamlara ve zümrelere büyük miktarda dolar yardımı yapıyor?
Peygamberimiz ne buyurmuş?
“Mü’minin firasetinden (keskin zekasından) çekininiz. Çünkü o, Allah’ın nuruyla görür...”
Firasetli ol, aldanma, kanma, dinini imanını tehlikeye atma.
Yine Resûl-i Kibriya Aleyhissalatü Vesselâm Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde:
“Mü’min, bir delikten çıkan tarafından iki defa sokulmaz...” buyurmuşlardır. İslâm’ın bin dört yüz küsur yıllık tarihine bak. İslâm’ı ve Müslümanları yok etmek için çalışanların tuzaklarına düşme. Haçlı seferlerini unutma.
Hoşgörü ve Diyalog ideolojisi, İslâm’ın Allah katında tek hak din olduğu inancını yıkmak için kasıtlı olarak çıkartılmıştır.
Kesin şekilde bilmiş ol ki, Hazret-i Muhammed’in risaletini kabul etmeyen kimse için ebedî kurtuluş yoktur.
BizMüslümanlar Tevhid’i, Kur’ân’ı, İslâm’ı, Hazret-i Muhammed’i yalanlayanlarla hoşgörü ve diyalog içinde olamayız.
Yanlış anlaşılmasın...Onlarla barış içinde olabiliriz. Onlarla lügavî mânâda diyalog yapabiliriz, onlara hoşgörü ile muamele edebiliriz ama kesinlikle ideolojik diyalog ve hoşgörü olamaz aramızda. Böyle bir şey İslâm’ı dolaylı şekilde inkâr olur. Hazret-i Muhammed’e ihanet olur.
Müslümanlar, tarihleri boyunca zaten Yahudilere ve Hıristiyanlara hoşgörülü davranmışlardır.
Müslümanların vazifesi diyalog ve hoşgörü değil; dâvet ve tebliğdir.
Onlara:
-Hazret-i Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğunu,
-İnsanlığa ebedî saadet kazandıracak dünya ve ahirette huzur ve güven içinde yaşatacak bir nizam ve medeniyet getirdiğini,
-Kur’ân’ın hak kitap olduğunu,
-İslâm’ın hak din olduğunu... anlatmakla vazifeli ve yükümlüyüz.
Bu tebliğ ve davet hizmetini bırakıp da diyalog ve hoşgörü ideolojisini bayraklaştıranlar hem kendilerini, hem de peşlerine takılanları içi ateş dolu bir uçurumun kenarında dolaştırmaktadır.
Agresif, militan, fanatik misyonerlik hareketi; diyalog ve hoşgörü iklimi içinde gece gündüz, Müslümanları tanassur ettirmek (hıristiyan yapmak) için çalışıyor.
Sevgili din kardeşim!
“Her üç dinin amentüsü birdir, aralarında önemli farklılık yoktur” sözü büyük bir yalan ve aldatmacadır.
Hıristiyanlara hoş görünmek için Kelime-i Tevhid’in ikinci cümlesini hafife almak büyük bir gaflet, hattâ cinayettir.
Artık, Sovyetler Birliği ile ABD’nin çekiştiği soğuk savaş yıllarında değiliz. Onların bugünkü düşmanı İslâm dünyasıdır. İslâm’ı ve Müslümanları yeryüzünden kazımaya ahd etmiş fanatiklere ve agresiflere yardımcı olmak ne korkunç bir gaflettir.
İslâm tarihinde, bugünkü ideolojik mânâsıyla bir diyalog ve hoşgörü hareketi var mıdır?
Bu tuzağa düşme, bu uçuruma yuvarlanma. Dinini ve imanını koru. Aldanma, kanma... |